Haber Detayı

Nükleer enerjinin karanlık mirası: Tehlikeli atıklar nasıl ve nerede saklanıyor?
Güncel chip.com.tr
23/11/2025 23:06 (4 hafta önce)

Nükleer enerjinin karanlık mirası: Tehlikeli atıklar nasıl ve nerede saklanıyor?

Nükleer enerji temiz bir alternatif olarak görülse de, radyoaktif atık mirası en büyük sorun. Atıkların sonsuza dek tehlikeli kaldığı yönündeki inanış ne kadar doğru? Dünyanın en tehlikeli maddelerini uzaya gönderme fikrinden Antarktika’daki buzul depolarına kadar hangi riskli yöntemler denendi?

Nükleer santraller, öncelikli olarak elektrik üretmek için kullanılıyor ve genellikle temiz bir enerji kaynağı olarak öne çıkıyor.

Ama göz ardı edilemeyecek büyük bir dezavantajı da var: Radyoaktif atık üretimi.

Bu atıklar doğası gereği tehlikeli ve dikkatli bir yönetim gerektiriyor.Toplumda yaygın bir kanı, nükleer atıkların sonsuza dek tehlikeli kaldığı yönünde.

Ancak bu algı tam olarak doğru değil.

Atığın radyoaktif kalma süresi, türüne bağlı olarak değişiyor ve radyasyon her zaman yok olmuyor, sadece zamanla gücünü kaybediyor.Nükleer atıkların radyoaktivite seviyesi zamanla düşüş gösterir.

Atığın büyük bir kısmı, yalnızca birkaç on yıl içinde elleçlenebilecek kadar güvenli hale gelir ve sığ tesislerde bertaraf edilir.

Bu atıklar, sonunda ilk çıkarıldığı andaki doğal radyoaktivite seviyelerine geri dönüyor ki, bu seviye bile konsantrasyonuna bağlı olarak bir miktar risk taşıyabilir.Ancak atığın çok küçük bir kısmı, binlerce yıl boyunca radyoaktif kalma özelliğine sahiptir ve bu, derin, uzun süreli bir depolama çözümü gerektiriyor.

Bu durum kulağa oldukça ürkütücü gelse de, cıva veya kadmiyum gibi bazı tehlikeli atıklar üreten başka endüstrilerin de olduğunu ve bu atıkların kimyasal olarak sonsuza dek tehlikeli kaldığını unutmamak önemli.Dünya genelinde nükleer enerjiye olan ilgi artıyor; hatta ABD hükümeti bile yeni nesil nükleer reaktörler kurmayı planlıyor.

Bu nedenle, nükleer atıkların nasıl ve nerede depolandığını anlamak, hem kısa hem de uzun vadeli tesisler de dahil olmak üzere, büyük öneme sahip.Nükleer atıklar nerelerde, nasıl depolanıyor?Nükleer atıkları güvenli bir şekilde bertaraf etmek için farklı tesis türleri kullanılıyor ve uygulanan yöntem, atığın ne kadar süre radyoaktif kalacağına göre belirleniyor.Yüzeye yakın tesisler (Düşük seviyeli atıklar): Düşük seviyeli atıklar ve daha kısa ömürlü ara atıklar, genellikle zemin seviyesindeki veya sığ yeraltı mağaralarındaki bertaraf sahalarına yerleştiriliyor.

Bu tesisler, özel mühendislik ürünü tonozlar kullanıyor.

Bu tonozlar atıkla dolduruluyor, kapatılıyor ve son olarak koruyucu toprak katmanları ve geçirimsiz membranlarla üzeri örtülüyor.

Birleşik Krallık, Fransa, İsveç ve Finlandiya gibi birçok ülke bu tür tesisleri aktif olarak işletiyor.Derin jeolojik depolama (Yüksek seviyeli atıklar): Daha tehlikeli ve uzun ömürlü nükleer atıklar için çözüm, derin jeolojik bertaraf tesisleri.

Bu yeraltı depoları, yüzeyin birkaç kilometre derinliğine kadar inebiliyor ve güvenlik için çoklu bariyer sistemlerine güveniyor.

Atığın konulduğu konteynerler, bentonit kili gibi mühendislik malzemeleri ve çevresindeki doğal jeolojik yapı, radyoaktif maddelerin yüzeye ulaşmasını önlemek için bir arada çalışıyor.

Dünya genelinde aktif derin jeolojik projeler yürütülüyor ve bazı tesisler 100.000 yıl boyunca atık depolayabilecek kapasiteye sahip.Geçici ve kuru depolama: Birçok ülke, uzun vadeli depolar inşa edilirken geçici depolama yöntemlerini de kullanıyor.

Yüksek seviyeli atıklar ve kullanılmış reaktör yakıtı, çelik ve betondan yapılmış kuru depolama varillerine taşınmadan önce genellikle soğuması için yıllarca havuzlarda bekletiliyor.

Bu variller, yer üstünde veya kısmen yer altında tutulabiliyor ve ısı üreten yakıtı onlarca yıl boyunca güvenli bir şekilde muhafaza etmek üzere tasarlanmış durumda.Uygulanmayan fikirler: Uzay ve okyanus çukurlarıNükleer atık depolaması için geçmişte önerilen ancak şu anda kullanılmayan ilginç fikirler de var:Uzaya fırlatma: Atıkları uzaya, hatta Güneş'e fırlatma fikri bir dönem değerlendirilmişti.

Ancak roketlerin yüksek maliyeti ve en önemlisi, bu kadar tehlikeli bir yük taşıyan bir fırlatmada kaza riskinin çok yüksek olması nedeniyle bu fikirden vazgeçildi.

Risk, elde edilecek faydaya değecek kadar yüksek bulunmadı.Okyanus çukurları: Bir diğer fikir, atıkları dalma-batma bölgeleri içindeki okyanus çukurlarına boşaltmaktı.

Ancak bu derin su altı bölgelerine ulaşmanın zorluğu nedeniyle bu yöntem hiç uygulanmadı.

Ayrıca, bir zamanlar deniz yoluyla atık bertarafı yapılsa da, bu uygulama artık uluslararası anlaşmalarla yasaklanmış durumda, dolayısıyla okyanus çukurlarına atık bertarafı da yasadışı kabul ediliyor.Buz tabakaları: Nükleer atıkların buz tabakalarına yerleştirilmesi olasılığı da düşünülmüştü, ancak 1959 tarihli Antarktika Antlaşması bu fikri geçersiz kıldı.

Bu antlaşma, Antarktika'nın yalnızca barışçıl amaçlarla ve iş birliğine dayalı bilimsel araştırmalar için kullanılacağını belirtiyor.

İlgili Sitenin Haberleri