Haber Detayı

İranlı Prof. Dr. Şehriyar Zerşenas: İran, Rusya, Çin ve Türkiye ittifakı ihtiyaç
Dünya aydinlik.com.tr
27/11/2025 00:00 (4 hafta önce)

İranlı Prof. Dr. Şehriyar Zerşenas: İran, Rusya, Çin ve Türkiye ittifakı ihtiyaç

Ulusal Kanal Tahran Temsilcisi Gürkan Demir, Prof. Dr. Şehriyar Zerşenas ile yaptığı röportajda, 12 günlük savaştan yeni çatışma olasılıklarına, Çin ve Rusya ile ilişkilerden Türkiye’nin de içinde yer alabileceği ittifak projelerine kadar bölgemizi yakından ilgilendiren çok sayıda konuyu ele aldı

12 günlük İran-ABD/İsrail savaşı sonrası taraflar, “onarım mücadelesine” tüm hızıyla devam ediyor.

İsrail’in savaşta ağır darbe alan savunma hattı, ABD ve Almanya başta olmak üzere Batı bloku tarafından donatılırken İran, Rusya ve Çin ile olan askeri işbirliğini büyütüyor.

Bu gelişmeler ışığında yeni bir savaşın olup olmayacağına dair tartışmalar sürüyor.

Diğer yandan müzakere masasının yeniden kurulup kurulmayacağı netlik kazanmadı.

Bölgedeki son durumu İran Uluslararası Sûre Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.

Dr.

Şehriyar Zerşenas ile konuştuk. ‘İRAN’A TAHAMMÜL EDEMİYORLAR’ - İran ve ABD/İsrail arasında doğrudan yeni bir savaşın olma ihtimali var mı?

Bu konudaki görüşleriniz nedir?

ABD, ‘Büyük İsrail’ projesi kapsamında Batı Asya’da sınırları değiştirmek, bölgeyi istikrarsızlaştırmak gibi bir plan ortaya koydu.

İsrail de bu planı uygulamak istiyor.

İran, bölgede önemli bir aktör ve onun güçlü varlığı bu planın önündeki en büyük engel.

Bu yüzden ister istemez bu engelin etkisini kırmak için ellerinden geleni yapmak istiyorlar.

Gerek siyaset gerekse terörizm üzerinden kargaşa veya krizler oluşturarak ya da askeri yöntemler kullanarak olsun fark etmiyor.

İran’ın kendi kaynaklarını, kendi gücünü korumasına, sultacı siyasetlere karşı çıkmasına, iç ve dış siyasetini kendisinin belirlemesine, bu değişim sürecinde uluslararası alanda önemli bir güç olma çabasına tahammül edemiyorlar. ‘GÜÇLÜ İRAN VE GÜÇLÜ TÜRKİYE İSTEMİYORLAR’ Aslına bakılırsa uluslararası sistem, güçlü bir İran’ı istemediği gibi güçlü bir Türkiye’yi de Irak’ı da istemiyor.

İster istemez İran’ı durdurmak için çaba gösterecekler.

İsrail zaten bir savaş makinesi, ABD’nin bölgedeki savaş gemisi gibi.

Yeni ‘Orta Doğu Projesi’nin gerçekleşmesi için İran ile mücadele etmekten geri durmayacak.

Ama bu ne zaman askeri müdahaleye dönüşecek?

Bunun için iki nokta var.

Birincisi İsrail’in füze savunma sistemlerinin İran’ın füze saldırını önleyecek bir kapasitede olması gerekiyor.

İran füzeleri İsrail’in bütün füze savunma merkezlerini vurdu; bu durumu hiç beklemiyorlardı.

İkinci adım ise İran’da ciddi bir sosyal, siyasi krizi yaşanır ve kontrol elden çıkarsa ki bu onların hayali, o zaman da bir saldırı söz konusu olur. ‘BÖLGESEL BİRLİK OLMAZSA SIRA ONLARA DA GELECEK’ - ABD’nin bölgede oluşturmak istediği proje nasıl engellenebilir?

Bölge ülkelerine hangi görevler düşüyor?

Bölge ülkeleri, İran’ın komşuları ve dostlarıdır.

Fakat ortaya koydukları siyasete bakıldığında bazı farklılıklar görülüyor.

Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Suudi Arabistan ve hatta Türkiye...

Bazı çabalar gösterdiler; farklılıklar olsa da bazıları onlarla aynı yönde hareket ediyor.

Bazılarında ABD üsleri var.

Ben bu ülkelerin birçoğunun tehlikenin farkında olduğunu düşünüyorum.

Şunu iyi bilin ki bunlar yarın bir gün bölgede direnişin gücünü kırdıklarında, sırasıyla bütün ülkelerin başına aynı belayı getirecekler.

Eğer bugün bölge ülkeleri birlik olmaz, stratejik bir hata yaparak direnişle yani direnişin lokomotifi İran ile birlikte hareket etmezlerse bölünüp paramparça edilecekler.

Sıra onlara gelecek. ‘TÜRKİYE YENİ DÜNYA DÜZENİNDE ÖNEMLİ YERE SAHİP OLABİLİR’ ABD’nin çözülmeye başladığı bu dönemde, yeni şekillendirilmek istenen küresel sistem ve çok kutuplu bölgesel düzende önemli bir yer edinebiliriz.

Oluşturulmak istenen yeni dünya düzeninde artık dengeler değişiyor.

Bu durum bölge ülkeleri için önemli bir fırsat.

Bence Türkiye için de önemli fırsatlar söz konusu.

Türkiye güçlü bir orduya sahip… Gerek İslami gerekse seküler kesimde özgür düşünen, emperyalizm karşıtı güçlü bir halk kitlesine sahipsiniz.

Türkiye de bu değişimde güçlü, bağımsız bir blok olarak yerini alabilir. ‘RUSYA VE ÇİN’İN İRAN’A BAKIŞI SAVAŞ SONRASI DEĞİŞTİ’ - İran’ın Rusya ve Çin ile ilişkileri sözde mi yoksa bu işbirliği pratikte uygulanmaya başladı mı?

Türkiye’nin bu ittifak birikimi kapsamında potansiyelini nasıl görüyorsunuz?

İran, Rusya ve Çin şüphe yok ki birçok konuda birlikte hareket edebiliyor.

İran bölgede bağımsız bir ülke olarak, Çin’in ekonomik ve siyasi hedefleri için önemli bir koridor olabilir.

Yani Çin’in bize ihtiyacı var.

Bizim de Çin’e ihtiyacımız var.

Rusya ile de aynı şekilde.

Hatta Rusya ile gerek kültürel gerekse de ideolojik açıdan birlikte hareket edebiliriz.

Stratejik çıkarlarımız da birbiriyle örtüşüyor.

Şunu da belirtmek gerekir ki Rusya ve Çin tarafında da bazı çekinceler ve yavaş hareket etme söz konusu.

Ama ben artık onların düşüncelerinin özellikle 12 günlük savaştan sonra değiştiğini düşünüyorum. 12 günlük savaşta İran, ABD ve İsrail karşısında tek başına direndi.

Hatta şöyle diyelim: İran, NATO’nun desteği karşısında tek başına direndi.

Yenilmedi ve bir karış toprak da kaybetmedi.

Bir örnek vereyim: İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi ordusu Stalingrad’da Sovyetler Birliği’ne saldırdı.

Mukayese etmek gerekirse Sovyet ordusu bu savaşta çok büyük kayıplar verdi.

Ama bu savaşın kazananı kimdi?

Sovyetler Birliği’ydi. ‘İSRAİL İRAN’DA HEDEFLERİNE ULAŞAMADI’ İsrail de İran’ı yok etmek için saldırdı; füze potansiyelimizi, nükleer enerji kapasitemizi yok etmeyi hedeflemişlerdi, başaramadılar.

İran’da karmaşa ve çatışmalar çıkararak bölmeyi hedeflemişlerdi, başaramadılar.

Öyleyse İsrail yenildi.

Bence bu savaştan sonra Rusya ve Çin, İran konusunda daha farklı düşünmeye başladı.

İlişkiler daha farklı bir boyuta dönüştü.

Gerek İran kamuoyunda gerekse de siyasi bakışımızda değişikler oluşmaya başladı.

Yani daha önce söz konusu ülkelerle ilişkilerin gelişmesini istemeyen ve engellemeye çalışan kesimler vardı.

Bu kesim devletin farklı kademelinde yer alıyordu.

Ben bu hareketin artık önceki gibi etkili olduğunu sanmıyorum.

Bizim Çin ve Rusya ile ilişkilerimiz stratejiktir.

Yeni şekillenen dünya düzeninde bizim daha da yakınlaşmaya ihtiyacımız var ve ben bunun gerçekleşeceğine inanıyorum.

Ben, Türkiye’nin de bu çizgide olacağına inanıyorum.

Ben bu blokun gerçekleşmesini çok istiyorum.

Çünkü Türkiye güçlü ve köklü bir tarihi var.

Bizim Türkiye ile yakın ilişkilerimiz var.

Türkiye’nin geniş potansiyelleri var.

Hem İslamcılarda hem de seküler kesimde emperyalizme karşı mücadele ruhu kendini çok iyi gösteriyor.

Türkiye, NATO üyesi bir ülke olduğu için bölgede yaşanan gelişmelerde koordineli hareket etmesi gerekiyor.

Ben inanıyorum ki Türkiye’deki liderler ve hükümet de bağımsız bir Türkiye istiyor.

Türkiye, bir başka gücün egemenliği altına girmek istemiyor ve bağımsız, güçlü bir ülke olup kendi başına bir güç haline gelme potansiyeline sahip.

Ancak bu bir tercih meselesidir.

Bence bu seçimi kısmen Türk toplumu yapmalı, kısmen de siyasi yönetim.

Ve tahminimce, bu seçim Türk halkının genel bedeninde/ruhunda kesinlikle mevcuttur.

Umarım yakınlaşmalar artar, ortak yönler çoğalır ve çok kutuplu hale gelen dünya sistemimizin yarınında Rusya, Türkiye, İran, Çin ve tüm ‘Bağlantısızlar Bloku’ ülkelerinden, oluşan büyük bir ittifaka sahip oluruz. ‘ABD TESLİMİYET İSTİYOR, İRAN TESLİM OLMAZ’ - İran’ın ABD ile müzakere etmesinin ne gibi yararları olabilir?

Sizce bu mümkün mü ve sonuç getirir mi?

Müzakereler bir taktiktir.

Bazen iyi olabilir, bazen kötü olabilir.

İran da müzakerelerden kaçınmamaktadır.

İran çok defa müzakerelere girmiştir.

Bakın, şu an Amerika’nın istediği şey müzakere değildir.

Teslimiyettir.

Ve müzakereler adı altında diyor ki, ‘Sizin en büyük kazanımınız, uranyum zenginleştirmesi.

Bunu da aynen, olduğu gibi bırakın, bize verin.’ Sonra diyor ki, ‘Füze menzilinizi de kısaltın.’ Yani tam olarak Libya’ya yaptıklarını bize de yapmak istiyorlar.

Peki, sonra diyor ki, ‘Müzakereler işte budur.’ Diyor ki, ‘Ne zaman bunu kabul ettin, gel.

Kabul etmediysen, gelme.’ Peki, hangi akıl, hangi ülke, bunu kabul eder?

Bu artık müzakere değildir.

Ancak eğer makul müzakereler, eşit, ön koşulsuz, bu türden şartlar olmadan, bu beylerin deyimiyle ‘kazan-kazan’ prensibiyle olursa evet, ama onlar bunu istemiyor.

Onlar teslimiyet istiyor.

İran ise teslim olmaz.

İlgili Sitenin Haberleri