Haber Detayı

Bütünleşmenin önündeki engel: Zihinlerdeki silahlar
Aykut diş aydinlik.com.tr
09/12/2025 00:05 (2 hafta önce)

Bütünleşmenin önündeki engel: Zihinlerdeki silahlar

Bütünleşmenin önündeki engel: Zihinlerdeki silahlar

‘Terörsüz Türkiye’ adıyla anılan, Aydınlık Gazetesi ve Ulusal Kanal’da ‘Bütünleşme Süreci’ şeklinde ele aldığımız PKK’nın fesih ve silah bırakma sürecinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) çatısı altında kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu dinleme faaliyetini tamamladı. 1 Ekim 2024’ten beri resmî olarak devam eden süreçte gözler Komisyon’un yasal tavsiyeler de içerecek olan rapor hazırlığına dikildi.

Kısacası süreçte en hassas döneme girildi.

Komisyon, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin herkesi şaşırtan psikolojik-siyasi desteği ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın pekiştirici mesajları ile kazandırılan zaman içinde 134 dinleme gerçekleştirdi. ‘LİDERLERİ’ KADAR KAVRAYAMADILAR Süreç, güvenlik bürokrasisinin başarılı görünen çalışması ve Türk Milleti’nin şu ana kadar rıza gösteren yapıcı eğilimiyle önemli bir eşiğe dayandı.

Gelinen aşama itibarıyla millet, bu uğurda üzerine düşeni büyük oranda yaptı.

Fakat, sürecin nitelikli ilerlemesi için adım atması ve kolaylaştırıcı olması gereken kişi ve topluluklara dair aynı durum ne yazık ki söz konusu değil.

Terör örgütü PKK ile siyasal temsilcisi Halkların Demokrasi ve Eşitlik Partisi (DEM Parti), 1 Ekim 2024’ten bugüne sayısız baltalama girişimiyle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin elini, kurucusu ve lideri saydığı Abdullah Öcalan kadar kavrayamadı.

BEŞ GÜNDE BEŞ BOMBA ATTILAR Örneğin, DEM Partililerin toplumun bütünüyle kucaklaşmak için 29 Ekim’de protokol ile birlikte Anıtkabir’e çıkmak ya da bir millî spor müsabakasını yerinde izlemek gibi sembolik bir tavır sergilememesi sıradan bir düşüncesizlik değil.

Halbuki Devlet Bahçeli üst perdeden “jestler” yapmakta hiç çekingen davranmamıştı.

PKK’nın 11 Temmuz 2025’teki silah yakma eyleminden sonra sorumluluklarını göstermelik seviyede yerine getirmesi; hatta bazılarını yerine getirmemesinin dikkatlerden kaçtığı zannediliyorsa yanılgı olur.

Sadece arkada kalan beş günde dahi bu çevreler tarafından sürece beş bomba atıldı.

DEM’İN SAATİ 30 EYLÜL 2024’TE TAKILDI  4 Aralık 2025’te Meclis’te Komisyon toplantısında DEM Parti adına hukukî öneriler sunan İstanbul Milletvekili Cengiz Çiçek, kamu düzenini sarsacak bazı düzenlemeler ile Terörle Mücadele Kanunu’nun kaldırılmasını, okul öncesinden yüksek öğretime Kürtçenin eğitim dili olmasını ve Kürt kimliğinin yasal statü olarak Anayasa’da yer almasını istedi.

Aynı günün akşamı DEM’in Komisyon üyesi milletvekilleri, Öcalan’ı dinleyen heyetin paylaştığı, onun 27 Şubat’tan bugüne söyledikleriyle herhangi bir çelişki bulunmayan tutanak özetini “tekzip” etmeye çalıştı.

DEM Parti, 6-7 Aralık’ta da evlere şenlik bir konferans düzenledi.

Önce sürece ve Suriye’nin bütünlüğüne aykırı “Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Dış İlişkiler Dairesi Başkanı” sıfatıyla örgütün Suriye kolu PYD’nin üst düzey yöneticilerinden İlham Ahmed’e açılış konuşması yaptırıldı.

Sonra ters yüz edilen kavramlarla izleyenin ‘Ne oluyoruz!’ diyeceği mesajlar verildi.

SURİYE’DE DE DEĞİŞİM YOK Hızını alamayan DEM Parti Eş Genel Başkanları, ABD Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack gibi ulus devleti hedef aldı.

Son olarak önceki gün İsrail medyasına özel röpörtaj veren PYD elebaşlarından Mazlum Abdi de 100 bin kişilik silahlı varlıkları olduğunu iddia ederek satır arasından “tehdit” savurdu ve Suriye’de özerk yapı konusundaki ısrarlarını tekrarladı. “ABD’nin Kuzeydoğu Suriye’de kalması gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

PYD’nin BAAS rejiminin düşüşünün yıl dönümünde yayınladığı açıklama da aynı tondaydı.

Metinde “Geçiş Hükümeti, despotik BAAS’çı zihniyeti farklı biçimlerde yeniden üreten yeni bir yönetim biçimi ortaya çıkardı.

Suriye inşası ancak ademimerkeziyetçilikle mümkün.” diretmesi göze çarptı. 27 ŞUBAT’IN UZAĞINDALAR Oysa ki Öcalan, “devlet ve toplumla bütünleşme” esasına dayanan 27 Şubat 2025 tarihli bildirisinde bütün uzuvlara “aşırı milliyetçi savruluş, ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümlerden” vazgeçme çağrısı yapmıştı.

Başta DEM Parti, bu bildiriyi kelimesi kelimesine sahiplendiğini duyurmuş, 12 Mayıs 2025’te de PKK çağrıya uyacağını ilan etmişti.

Örgütün Suriye kanadı da 27 Şubat bildirisinin ardından kendi ülkesinde bütünleşme esasına dayanan 10 Mart Mutabakatı’nı imzalamıştı.

Süreç boyunca sözde tumturaklı cümlelerle “Öcalan’a bağlılık” dile getirilse de özde öyle olmadı.

YANITLANMASI GEREKEN SORULAR O halde bazı PKK mensupları ve PYD ile DEM Partililer gerçek tavrını ve ne istediğini açıkça belirtmek zorunda: - Abdullah Öcalan lideriniz ve temsilciniz mi, değil mi? - 27 Şubat çağrısının ve 10 Mart Mutabakatı’nın arkasında mısınız, değil misiniz? - 27 Şubat çağrısının ve 10 Mart Mutabakatı’nın arkasında değilseniz, neye itiraz ediyorsunuz ve ne öneriyorsunuz?

Basit, sade, anlaşılır ve cesur bir beyan beklemek kamuoyunun hakkı.

Tüm bu tabloda Öcalan’ın sık sık kendi hareketi içindeki İsrail etkisine işaret etmesinin bir paranoya olmadığı anlaşılıyor. ‘İSRAİL NASIL ELE GEÇİRİYOR’ Öcalan, 21 Nisan 2025’te ziyaretine gelen DEM Parti heyetini sürecin güvenliği için “İsrail’i tanımıyorsunuz!” diye uyarmıştı.

Devamında İsrail’in PKK’yı tümden ele geçirmek için kendisini ortadan kaldırmayı hedeflediğini öne sürerek “Bu ilişkiyi İsrail nasıl ele geçiriyor, nasıl kullanmak istiyor?

Kandil'in aklı yerinde değil ki bunu engelleyebilsin.

SDG, İsrail'in etkisindedir.

İsrail kendi Haşdi Şabi'sini yaratmış.” demişti.* Öcalan, 24 Kasım 2025’te dinleme faaliyeti yapmak üzere İmralı Cezaevi’ne gelen Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu üyelerine de İsrail’e karşı dikkatli olunması gerektiğini anlatmış.

Sadece eldeki silahların değil, zihinlerdeki silahların da bırakılması gerektiğini aktarmış.

Gerçekten de anayasal statü, ikinci resmi dil, millî devlet niteliğinin bozulması, kamu düzeninin sarsılması, yerel yönetimleri “güçlendirme” kisvesi altında özerkliğin yolunu yapma, Suriye’de otonom bölge yaratma gibi öneriler ancak ve ancak silahla hayat bulabilecek meseleler.

BÜTÜNLEŞME İÇİN DÜŞÜNCE ÜRETME Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti silah bırakmayacağına göre, kendisini “feshettiğini” ileri süren örgüt ve DEM Parti merkezi başta olmak üzere tüm birimlerinin, silahları zihinlerde de bırakması hayati önem taşıyor.

Çünkü ayrı örgütlenme ve ayrılıkçı düşünce, ayrılığa; birlikte örgütlenme ve bütünleşme için düşünce üretme, birliğe götürür.

Burada yasa yapıcıların, tüm bahaneleri ortadan kaldıracak bir hukukî temel atması da elzemdir.

Vatan Partisi Genel Başkanı Dr.

Doğu Perinçek’in sunduğu, “Feshedilen PKK Terör Örgütü Mensuplarının Devletle ve Toplumla Bütünleşmelerine İlişkin Af Kanunu” önerisi, yol göstermektedir.

Bütünleşen Türkiye, yalnızca emperyalist tehditler karşısında iç cepheyi güçlendirmek ve coğrafyamızda mazlumlara nefes olmakla kalmayacak; ülkenin tam kapasitesini hayata geçirme şansıyla iktisadî bağımsızlığı tesis edecek olan üretim odaklı ekonominin tamamlanmasını da ateşleyecektir.

DİPNOT: * Bakınız: https://www.aydinlik.com. tr/haber/ocalan-israil-dusmanimizdir-532022

İlgili Sitenin Haberleri