Haber Detayı
Asgari ücret neden iki katına çıkarılmalıdır?
Asgari ücret neden iki katına çıkarılmalıdır?
Türkiye’de asgari ücret, çalışan nüfusun büyük bir kısmının temel gelir kaynağı olması sebebiyle ekonomik ve toplumsal yaşamın merkezinde yer almaktadır.
Son dört yılda yaşanan yüksek enflasyon ve reel alım gücü kaybı, asgari ücretin sadece bir ücret politikası değil, aynı zamanda sosyal barış ve ekonomik istikrar mekanizması olduğunu gösteriyor.
Neoliberal/ortodoks/ana akım iktisat yaklaşımı, asgari ücret artışlarının işsizlik yaratacağını, maliyet enflasyonuna yol açacağını ve işverenlerin üzerindeki yükü artıracağını savunur.
ÇALIŞMA HAYATINDAKİ AĞIRLIĞI BÜYÜK Türkiye’de çalışanların yaklaşık yarısının asgari ücret veya biraz üzerinde ücret aldığı tahmin edilmektedir.
Bu oran, Avrupa ülkelerinin önemli bir kısmından çok daha yüksektir.
Manşet enflasyon göstergeleri geniş bir mal sepetine dayanır.
Oysa düşük gelir gruplarının harcama kompozisyonu özellikle gıda, kira, ulaştırma, eğitim ve sağlık ağırlıklıdır.
Bu kalemlerdeki fiyat artışları, ortalama enflasyonun belirgin biçimde üzerinde gerçekleşmektedir.
Bu nedenle, düşük gelirli haneler için hissedilen enflasyonun manşet enflasyonun en az iki katına yaklaşması veya aşması şaşırtıcı değildir.
ASGARİ ÜCRET ARTIŞI İŞSİZLİĞE NEDEN OLMAZ Neoliberal/ortodoks/ana akım yaklaşım, emek talebinin esnek olduğunu ve ücretlerdeki her artışın işten çıkarmalara yol açacağını savunur.
Ancak uluslararası literatürdeki bulguların büyük bölümü, asgari ücret artışının istihdam üzerindeki etkisinin sınırlı veya nötr olduğunu göstermektedir.
Türkiye’de son dönemdeki enflasyonun büyük bölümü maliyet yönlü değil, kâr güdümlü enflasyon karakteri taşımaktadır.
Şirketlerin kâr marjları reel olarak yükselmiştir.
Bu nedenle maliyet artışının fiyatlara birebir yansıtılacağı varsayımı gerçekçi değildir.
ÜCRET MALİYETLERİ ABARTILIYOR İşçilik maliyetleri pek çok sektörde toplam maliyetin yüzde 8–15’i arasındadır.
Enerji, kira, ara malı, lojistik, vergi yükleri çok daha büyük kalemlerdir.
Bu nedenle asgari ücretin 520 dolardan (örneğin) 600 dolara çıkması; bir ürünün fiyatına %1–2’den fazla yansımaz.
Oligopolleşmiş veya fiyatlama gücüne sahip firmalar bu farkı rahatlıkla absorbe eder.
Nitekim son dört yılda şirketlerin kâr marjları rekor seviyeye çıkmıştır.
Asgari ücrette yapılacak radikal artış bu şirketlerin karlılığında büyük bir etki yaratmayacaktır.
KEYFİ FİYATLAMA VE OLİGOPOLLER Türkiye’de son dört yılda birçok sektörde fiyat artışlarının maliyetlerden koparak spekülatif hâle geldiği gözlemlenmiştir.
Bu, asgari ücret artışının fiyatlara yansıtılmasının zorunlu olmadığını gösterir.
İşverenlerin çeşitli teşviklerden yararlandığı, borç yapılandırmalarıyla finansal yüklerinin hafifletildiği dönemde kâr marjları ciddi biçimde artmıştır.
Dolayısıyla işletmelerin asgari ücret artışını karşılayacak finansal güçlerinin olduğu açıktır.
GELİR ARTIŞI VE GÜÇLÜ TALEP Bugüne değin yaşanan somut gelişmeler bize şunu gösteriyor; düşük gelir grubunun gelir artışı ekonomide çarpan etkisi yaratır.
Asgari ücretlilerin elde ettiği her ek gelir: tasarruf yerine doğrudan tüketime gider, iç talebi genişletir, KOBİ’lere ve yerel esnafa doğrudan talep yaratır, üretici kapasitesini artırıcı bir döngü yaratır.
Türkiye’de oligopolistik piyasa yapıları, firmaların fiyatlama kararlarını maliyetlerden bağımsız biçimde belirlemesine imkân sağlamaktadır.
Yüksek kâr marjları, asgari ücret artışlarının fiyatlara yansıtılma zorunluluğunu azaltır.
DEVLET GELİRLERİNE KATKI SAĞLAR Egemen bir para birimi ihraç eden devlet vergilerle değil, para yaratımıyla harcama yapabilir.
Dolayısıyla asgari ücret artışının devlet maliyesi üzerinde “kaynak yok” gerekçesiyle engellenmesi ekonomik açıdan geçerli değildir.
Devlet ücret düzeyini belirleyerek ekonomide taban birim maliyeti kontrol eder.
Bu, uzun vadede fiyatlama davranışlarını da istikrara kavuşturur.
Asgari ücret artışı: gelir vergisi ve damga vergisini artırır, KDV ve ÖTV gelirlerini artırır, işsizlik oranı düşer ve sosyal güvenlik prim tahsilatı yükselir.
İŞVERENLERE YÜK DEĞİL, FIRSAT Asgari ücret artışı, özellikle iç pazara dönük sektörlerde satış hacmini artırır.
Türkiye’de üretimin önemli bir bölümü iç talebe dayalıdır.
Çalışan memnuniyeti ve yaşam standardı yükseldikçe: iş gücü devri azalır, eğitim ve işe alım maliyetleri düşer, motivasyon artar, verimlilik yükselir.
Yüksek asgari ücret, işçilerin kayıt dışı çalışma kabul etme isteğini azaltarak kayıtlı istihdamı artırır.
MAKRO EKONOMİK FAYDALAR - İç talep artışı; ekonominin %60’ı iç talebe bağlıdır.
Düşük ücret politikası iç talebi baskılar, büyümeyi yavaşlatır. - Vergi gelirlerinde artış; harcamalar arttıkça piyasalardaki para döngüsü hızlanır ve devletin vergi gelirleri otomatik olarak artar. - İşsizliğin azalması; talep artışına bağlı üretim ve yatırım kararları istihdamı artırır. - Bölgesel kalkınma; asgari ücret artışı, gelir düzeyi en düşük bölgelerde çarpan etkisiyle daha büyük ekonomik hareketlilik yaratır.
YÜKSEK ASGARİ ÜCRET EKONOMİYİ GÜÇLENDİRİR Sonuç olarak, uzun yıllar dile getirilen neoliberal hipotez ve yalanlardan biri olan asgari ücret artışı konusunda “maliyetler, işsizlik artar, rekabet gücü azalır’’ iddiaları dayanaksızdır.
Türkiye gibi talebin güçlü olduğu ekonomilerde asgari ücret artışı ekonomik canlılık, istihdam artışı ve sosyal refah açısından vazgeçilmez bir kaldıraçtır.
İşverenlerin son yıllarda artan kâr marjları, fiyatlama güçleri ve aldıkları teşvikler göz önünde bulundurulduğunda, yüksek asgari ücret artışının ekonomiyi destekleyeceği açıktır.
POLİTİKA ÖNERİLERİ - Asgari ücret yaşanan alım gücü kaybına paralel olarak yüzde 100’ün üstünde artırılmalıdır, - Asgari ücret yılda iki kez değil, enflasyon sepetine göre üçer aylık dönemlerde güncellenmelidir, - Asgari ücret, ücretlilerin harcama kalemlerine göre belirlenmelidir, - Kâr marjlarını şeffaflaştıran düzenlemeler yapılmalıdır, - İşverenlerin istihdam ettiği personel ve yeni personele yönelik daha geniş prim ve vergi indirimleri getirilmelidir, - KOBİ’lere yönelik olarak ücret destek fonu sağlanmalıdır, - Ücretlilerin vergilerinde büyük indirim yapılmalıdır, - Çalışanlara yönelik sosyal politikaların kapsamı genişletilmelidir.
Kaynakça: - Mitchell, W., Wray, L.
R., & Watts, M. (2019).
Macroeconomics. - Stiglitz, J.
E. (2012).
Price of Inequality. - Bresser-Pereira, L.
C. (2017).
Developmental Macroeconomics. - Renkin, T., Montialoux, C., & Siegenthaler, M. (2022).
The Pass-Through of Minimum Wages into US Retail Prices: Evidence from Supermarket Scanner Data.
Review of Economics and Statistics, 104(1), 83–100. - Lemos, S. (2008).
A Survey of the Effects of the Minimum Wage on Prices.
Journal of Economic Surveys, 22(1), 187–212.