Haber Detayı
Ekranın Ahlâkı, Neslin Yükü
Eskiden haber sunuculuğu bir meslekti.Ağırlığı vardı.Cümlesi ölçülüydü.Mimiği bile yerindeydi.
TRT ekranında kadınlı erkekli spikerler vardı.Genel kültürleriyle, Türkçeleriyle, haberi yorumsuz sunma disiplinleriyle izleyiciye “devlet ciddiyeti” hissettirirlerdi.Kimse spikerin kaşına gözüne değil, söylediği kelimeye bakardı.
Çok da eski bir çağdan söz etmiyoruz aslında.Ama sanki araya yüzyıllar girmiş gibi… Bugün özel kanalların çoğunda ekran; haberin değil, bedenin, imalı bakışın, flörtöz davranışın, avamlığın vitrini.Gündüz ahlâk dersi verip, gece bambaşka hayatlar süren bir medya düzeni var.Millete “ahlaki değer” anlatan kanallardaki spikerlerin bir de gece mesaileri var.
Bu çelişki tesadüf değil.Bu bir iklim meselesi.
Asıl kırılma ise gençlikte.
Özellikle AK Partili, imam hatipli ailelerin çocukları arasında görülüyor bu ahlâk yorgunluğu.Orta-üst sınıf, neo-AK Partili genç erkek ve kadınlar…Nargile kafelerde kısa paçalı, babet çoraplı, ihale kovalayan tipler.Çakarlı aracıyla Koç Üniversitesi’ne okumaya değil, diploma almaya gidip gelenler.Her giriş çıkışta çakarını öttürerek “ben buradayım” diyenler.
Bir yanda da “başörtülü ama sanrooflu” bir yeni profil var.Bebek’te cafe-bar köşelerinde, görünür olmaktan rahatsız olmayan, ama sorgulanınca “muhafazakâr” kimliğine sığınan genç kızlar.
Bunlar bireysel tercih mi?Kısmen.
Ama asıl mesele şu:25 yıllık iktidar, sıfırdan bir nesil yetiştirebilirdi.Entelijansiya (aydınlar topluluğu) çıkarabilirdi.Fikir adamları, bilim insanları, ahlâkıyla öne çıkan gençler üretebilirdi.Eğitimde köklü reform yapabilirdi.Uyuşturucuya, şiddete, boşluğa savrulan bir gençliği önleyebilirdi.
Ama olmadı.
Bunun yerine;kindar, gösterişçi, parayla barışık ama değerle mesafeli bir kuşak büyüdü.
Bir zamanlar devlet ciddiyetiyle konuşan ekranlar, bugün reyting uğruna her şeyi meşru sayan bir dile teslim.
Ahlâk anlatılıyor ama yaşanmıyor.
Bu çelişki tesadüf değil.Bu, iktidarla kurulan simbiyotik ilişkinin sonucu.
AK Parti’ye yakın medya, ahlâkı savunmak yerine onu araçsallaştırdı.Ahlâk bir ilke olmaktan çıktı, kimlik kartına dönüştü.“Bizden olan ahlâklıdır” algısı üretildi.Ve tam da burada çürüme başladı.
Bu tabloya rağmen bir istisna var.TEKNOFEST gençliği.
Muhafazakâr, milliyetçi, ilim ve bilimle barışık bir gençlik tahayyülü…Ve bu tahayyülün Selçuk Bayraktar gibi bir isim tarafından desteklenmesi, Türkiye adına gerçek bir kazançtır.Çünkü orada gösteriş yok.Çakar yok.Boş slogan yok.Üreten, düşünen, çalışan bir gençlik var.
Demek ki mesele “iktidar” değil.Mesele niyet, vizyon ve ahlâkı lafta değil hayatta kurabilmek.
Ahlâkı vitrin süsü yaparsanız, nesilde o vitrinde çürür.
Ahlak toplumun omurgasıdır, işte bütün mesele bu.