Haber Detayı
Sistemin ışıltılı silahı film endüstrisi
Şiddet ve suç temalı dizilerde mafya karakterlerinin kahramanlaştırılması, suçun ve madde kullanımının meşrulaştırılması günümüzde sıkça tartışılıyor. Sorularımızı yanıtlayan Prof. Dr. Yıldırım Beyatlı Doğan, şiddet ve suç övgüsünün özendirici bir niteliğe sahip olduğunu dile getirdi.
Son dönemde sinema ve televizyonda suç ve suçun temsili, tartışmaların odağında.
Mafya liderlerinin kahraman olarak gösterilmesi, dizi ve filmlerde şiddet içerikli sahnelerin sıkça yer alması tepkilere yol açıyor.
Haluk Bilginer ile Feyyaz Yiğit’in başrollerini paylaştığı Soyut Dışavurumcu Bir Dostluğun Anatomisi Veyahut Yan Yana filmi 1 milyon 109 bin 310 seyirciye ve 259 milyon TL’den fazla hasılata ulaşarak rekor kırdı.
Bu durum seyircilerin artık suç ve şiddet içerikli yapımlardan uzak durmaya başladığını gösteriyor.
Sinema ve suç teması arasındaki ilişkiyi, Prof.
Dr.
Yıldırım Beyatlı Doğan’la konuştuk.
Doğan, Türkiye’nin sinema üzerinden kültürel bir saldırıyla karşı karşıya olduğunu dile getirdi. “Son 50 yıl içinde değişik ülkelerde yasaklanan filmlere bakıldığında neoliberal saldırının ulusal kültürü tam boy hedef aldığını açıkça görebiliriz.” diyen Doğan, 7’den 70’e bütün bireylere medya okuryazarlığı derslerinin verilmesi gerektiğini söyledi. - Sinema ve suç ilişkisini nasıl ele almak gerekir?
Sinema değişik sanat dallarından aldığı verileri alıp kendine özgü hale getirir.
Söz konusu özgünlük sinema dili ile sinema yapımına yansır.
Sinemada yapım, film diye bilinir.
Sinemaya veri temin eden sanat dallarından hiçbirinde suç ile ilişki kurmak söz konusu değildir.
Ancak sinema ve suç tanımları özellikli bir duruma dikkat çekmekte olup mutlaka konuşulması gerekir.
Sinema ve suçu bir arada düşündüğümüzde sinema filmlerini odağa almak durumundayız.
Suç varsa ceza da olacaktır.
Suç fiili bir filmle bağlantılı tutulursa beklenen mahkemeye çıkanlar arasında filmin de bulunmasıdır.
Şaka gibi gelen bu husus düşündürücüdür.
Buna bağlı olarak şaka gibi olan bu husus, ayrı bir bağlamda ele alınmak zorundadır.
NEOLİBERALİZM ULUSAL KÜLTÜRÜ HEDEF ALIYOR - Sürekli olarak benzer temalar ve şiddet içerikleri karşımıza çıkıyor.
Bu bir kültürel saldırı mı?
Anılan ayrı bağlam, değerler sistemidir.
Değerler sistemi evrensel ve ulusal olmak üzere iki ayrı dalda düşünülür.
Her iki durumda değerler sistemi kültürle ilişkilidir.
Sinema evrensel kültür içinde bugün neoliberal saldırı altındadır.
Aynı saldırı ulusal kültür için de geçerlidir.
Çoğu Amerikan ve Avrupa kökenli filmlerin yerel kültüre yönelik saldırısı ulusal devletler örneğinde ayrı bir bahiste ele alınmalıdır.
Son 50 yıl içinde değişik ülkelerde yasaklanan filmlere bakıldığında neoliberal saldırının ulusal kültürü tam boy hedef aldığını açıkça görebiliriz. ‘FİLM ENDÜSTRİSİ BU DÜZENİN SİLAHLARINDAN BİRİ’ - Sinema bir tür kültürel silah olarak mı kullanılıyor?
Türk sinema tarihinin sayfalarına bakıldığında üst satırlarda ele aldığım kabullerin yön verdiği filmler hareketliliğine rastlarız.
Özellikle 1945 yılından sonra ülkemizde seyredilen yabancı filmler ve bunları bir biçimde tekrar eden yerlileri düşünülürse, öz kültürümüzden kozmik bir hızla koptuğumuzu anlatmaktadır.
Türk filmi diyerek küstahlık ve kibir dolu niteleme andığım hareketliliğin sonucudur.
Sinema salonlarının aynı zamanda sinema devi şirketlerce tutulu hale gelmesi, dolayısıyla belli filmlerin adeta dayatılarak seyirciye sunulması sinema ve suç ilişkisinin değişmez sonuçlarındandır.
Çünkü 120’ye yakın sanayi kolunu barındıran film endüstrisi bu düzenin finansal silahlarından biri haline gelmiştir.
Küreselleşmenin getirdiği sonuçlardan biri, sinema filmlerinin yerini TV dizilerinin almasıdır.
Çok yakın zamanda Netflix ve Warner Bros şirketlerinin birleşmesi ile filmlerin yeni kılığı olan dizi filmler, kültürel saldırının en etkin silahı haline gelmiştir.
MEDYA OKURYAZARLIĞI EĞİTİMİ ŞART - Sinemadaki şiddet ve suç övgüsü ters bilince mi yol açıyor?
Öncelikle suç fiilini kısaca ele almak gerekir.
Suçu tanımlamak bir yerde insanı tanımlamaktır.
Bir başka yönü ile suçu insandan doğru tanımlarız.
Değerler sistemi kavramlaştırması buna hizmet eder.
İnsanı suçtan doğru tanımlarsak tartışma tutum ve davranış tarifini gerektirir.
Suç işleyen insan suç eylemini bir nedenselliğe dayandırmak zorundadır.
Bu nedenselliği ya birisi kulağına üflemekte ya da çevresel beslenmesi buna hizmet etmektedir.
Filmler söz konusu çevresel beslenmenin en temel kaynağı olabilmektedir. ‘Herkes esrar içiyor’, ‘Sen öldün oğlum’, ‘Ya benimsin ya toprağın’...
Dizilerden miras bu ifadeler tutum ve davranışlardaki dönüşmelerin birkaç örneğindendir.
TV dizileri ve dizi tadındaki (!) programları çok sıkı bir denetim altında olmalıdır.
Karşıt anlayışlar mutlak aynı yoğunlukta ifade bulmalıdır.
Film terbiyesi konusu en küçük birim olarak aile ve okul düzlemlerinde ele alınmalıdır.