Haber Detayı

Ekonomide güncel veriler ve gerçekler…-1
Dr. r. bülend kırmacı haber3.com
26/12/2025 15:11 (7 saat önce)

Ekonomide güncel veriler ve gerçekler…-1

Ekonomide güncel veriler ve gerçekler…-1

Bu makale dizisinde Türkiye ekonomisinin enflasyon, ödemeler dengesi, yatırımlar, borçlar açısından güncel durumunu değerlendirmek istedim.Kalkınmacı bir ekonomi için hangi öncelikleri ele almamız gerektiği üzerinde de duracağım.Biraz rakam yüklü makaleler olacak; ancak bu zorunlu, sabrınız için teşekkür ediyorum…İşe bizde en az olan şeyden “parasal verilerden” başlayalım”…Reel Kesim Güven Endeksi Artıyor…Merkez Bankası’nın anketine göre; 2025 yılı (içinde bulunduğumuz) Aralık ayında mevsimsellikten arındırılmış Reel Kesim Güven Endeksi, bir önceki aya göre 0,5 puan artarak 103,7 seviyesinde gerçekleşmiş.

Buna göre gelecek üç ay için iş dünyası üretim kabiliyetleri, stok gücü, istihdama ilişkin “umutlu” ancak… Aynı dönem açısından ihracat beklentisinde iyimser değiller…Üretici Enflasyonunda Artış Beklentisi…Aynı anketin en çarpıcı bölümü iş dünyasının önümüzdeki üç ay için Üretici Fiyat Endeksinde giderek “kamçılanan” enflasyon beklentisi… İş dünyası önümüzdeki 120 gün için % 33 oranında bir fiyat artışı bekliyor… Her ne kadar bu beklenti siyasal iktidarın aynı konudaki beklentisini aşıyor ve tercümesi “ben ürettiğim malların satışını üçte bir artırmazsam bu çarkı çeviremem” şeklinde okunuyor…Tüketici Fiyat Endeksi: Büyük Savaş Alanı!İktidarların halkın daha somut hissettiği TÜFE’ye göre “vaziyet” almaları doğal ve asıl savaş alanı da işte burada: Tüketici Fiyatları Endeksi’nde beliriyor… Burada parantez açalım ve şunu hatırlayalım: Halkın göğüslediği hayat pahalılığı, siyasi idarenin “emrindeki” istatistik kurumunu hesapladığı (!) enflasyondan çok farklı… Özcesi şu: Hükümet, geçen yıl hayat en fazla % 40 pahalandı dese de, çarşı pazarda file değil çile dolduran halkımızın büyük çoğunluğu neredeyse 3 ayda bir % 40 zamlarla savaştı, savaşıyor… Yani siyasetçi için yıllık olan halk için üç aylık; belki de o nedenle yapılan ücret ve maaş zamları ayın ilk on gününde yani üçte birinde eriyip, gidiyor…Biz yine “teknik” sınırlar içinde kalalım ve Tüketici Fiyat Endeksini bu sınırlar içinde inceleyelim… Şu tespitler yapılıyor Merkez Bankası’nın verileriyle: “Tüketici Fiyatları Endeksi ile enflasyona baktığımızda geride bırakmakta olduğumuz yılın başından ilk altı ayın sonuna kadar % 40’larda seyreden enflasyonun 2025 Kasım itibariyle % 31’lerde belirdiği görülmektedir.

İşte bu % 31, yukarıda işverenin hayat ilk çeyrekte benim için yüzde 33 zorlaşacak derken baz aldığı veri sanırım.

Yani işverenlerde ihtiyatlı bir itiraz içindeler.

Dönemsel çevrimde bakalım satrancı kim kazanacak?

Halk mı, hükümet mi, işveren mi?En zayıf adayın halk olduğuna bahse bile girmeme gerek yok; çünkü bu bahsi kazanırım!Büyüme Hedefi ile Enflasyon Verisini Harmanlayarak Okumak…Bizim “Büyüme” hedeflerimiz yıllardır körelmiştir… Oysa, kalkınma yolunda, kalkınmada istikrar uğruna, “3 olsun 5 olsun”, her yıl belli bir büyümeyi tutturmak zorunda değil miyiz?Ancak şu bir gerçek: 2002 ile 2012 arasındaki on yılın Türkiye’si ile son on yılın Türkiye’si iktisadi birikimler, borçlar, o arada dış politikada ve sosyal alandaki sorunlar açısından çok farklı!Türkiye’nin (büyüme) verisi itibariyle diyelim 2012 yılının Aralık ayına (%6’lar) dönmesi mümkün görülmese de, sanırım ekonomi teknokratlarından bürokrasisine oradan siyasete yansıyan hedef: “ Büyümede, 2016 Aralık verisi (% 8.53) veya %9’lara” erişmektir.“Tekrar tek haneli enflasyon” vaazı da bu beklentiden kaynaklanmaktadır.

Bu sosyal – psikolojik bir beklenti midir yoksa elde, Tasarruf Mevduat Sigorta Fonunu “sahaya sürmenin” dışında olmasını umut ettiğimiz başka doneler ve olanaklar var mıdır bilinmez… Gerçek şu ki; Türkiye on yıl öncesini “yakalamaya” çalışmaktadır… Nihayet, güncelde tek haneli büyüyen (%3) ve bu büyümesini (%7)’lere çıkarma (geleneksel) hedefi olan bir ülke için bu parametreler doğaldır…Doğaldır ancak, sanayi kapasitesi, dış satım olanakları, turizm faktör gelirleri bir yana ödemeler dengesi, cari açıkları ve dış borç sarmalı, büyüme ile enflasyon tepkimesini ne kadar mümkün kılar, işte o tartışmalıdır…Ödemeler Dengesi “Dert Küpü”müz!Ödemeler Dengesi istatistiklerine bakınca 2025 Ekim itibariyle şu tespitler yapılabilir: Ekim ayında cari işlemler hesabı 457 milyon ABD doları fazla kaydetmiştir.

Altın ve enerji hariç cari işlemler hesabı ise 7.028 milyon ABD doları fazla vermiştir.

Ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret açığı 5.963 milyon ABD doları olarak gerçekleşmiştir.

Ancak bu bilanço şu şekilde bağlanmaktadır: Ekim ayında cari açık yaklaşık 22,0 milyar ABD doları olurken, ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret dengesi de 67,3 milyar ABD doları açık vermiştir.

İşte büyük sorunumuz da bu noktada belirmektedir. 67 milyar dolardan fazla dış ticaret açığı!Finansal Dengeye Katkı Yetersiz, Yurt Dışına Çıkan Fonlar “Yüklü”!Finansal dengeye katkı ve de yurt dışına çıkan portföy yatırımları ise tatmin edici değil, kaygı uyandırıcıdır: 2025 yılı Ekim ayı yıllıklandırılmış cari açığın finansmanına: a) net doğrudan yatırımlar 5,2 milyar ABD doları, b) net portföy yatırımları 0,2 milyar ABD doları, c) krediler 26,9 milyar ABD doları ve d) ticari krediler 0,8 milyar ABD doları katkı verirken; e) net efektif ve mevduatlar 3,9 milyar ABD doları negatif yönlü etki etmiştir.

Merkez Bankası döviz cinsinden net rezerv azalışı 13,3 milyar ABD doları olmuştur.

Döviz rezervlerimiz açısından kan kaybı sürmektedir.

Cari açığın finansmanına kredi katkıları çok bel bağlanacak bir durum değilken, tabloyu olumsuzlaştıran net doğrudan yatırımlar ve net portföy yatırımları kalemlerindeki cılızlıktır…Kan Kaybı Devam Etmekte: Net Para Çıkışları Kronik Hale Bürünmekte!Portföy yatırımları Ekim ayında 1.023 milyon ABD doları tutarında net çıkış kaydetmiştir.

Yurt dışı yerleşiklerin hisse senedi piyasasında 44 milyon ABD doları ve DİBS piyasasında 98 milyon ABD doları net satış yaptığı görülmektedir.

Yurt dışındaki tahvil ihraçlarıyla ilgili olarak; yurt dışı yerleşiklerin bankalar ve diğer sektörler ihraçlarında sırasıyla 529 milyon ABD doları ve 606 milyon ABD doları net alış, Genel Hükümet ihraçlarında ise 646 milyon ABD doları net satış yaptığı görülmektedir.

Yurt dışından kredi kullanımlarında bu ay bankalar, Genel Hükümet ve diğer sektörler sırasıyla 829 milyon ABD doları, 850 milyon ABD doları ve 3.139 milyon ABD doları net kullanım gerçekleştirmiştir.

Görüldüğü gibi dolar bazında 1 milyar + dolarlık bir “çıkış” söz konusu ülkemizden. “Hissedarlarımız” da giderek sabırsızlaşıyor ve ellerindekileri çıkarıyorlar… Buna karşılık 5 milyar dolara yakın yurt dışından özeliyle kamusuyla kredi kullanmışız; bu tam bir alarm durumu olmak gerekir…Bir dönemde 1 milyar doları yurt dışına kaptıran ve yurt dışından 5 milyar dolar + kredi alan bir ülke ekonomisinin cari açıkla, ödemeler dengesiyle mücadele etmesi ve enflasyon ve büyüme hedeflerini tutturması öyle kolay olamaz ve olmayacaktır…Devam edecek…Not: Bu inceleme makalem sırasında TCMB verilerinden ve raporlarından da yararlanılmıştır.

İlgili Sitenin Haberleri