Haber Detayı
‘Karanlık dünya’ beyazperdeye nasıl yansıyor? Sinema gerçeği anlatırken çözüm sunmalı
Suç temalarının dizi ve filmlerdeki işlenme biçimi tartışmaların odağında. Sorularımızı yanıtlayan Sinema Yazarı Arslan, gerçeğin tek başına anlatılmasının bir anlamı olmadığını söyledi
Sinema ve dizilerde suç temasının işlenme biçimi son dönemlerde sıkça tartışılıyor.
Şiddet, uyuşturucu ve cinsellik sahnelerini de içeren kimi filmler seyircilerin de tepkisine neden oldu.
Peki sinemada suçun ele alınışı zamanla değişti mi?
Özellikle temsil açısından nasıl bir değişim yaşandı?
Sinema Yazarı Tunca Arslan’la suç temasının beyaz perdeye yansımalarını konuştuk.
SUÇ FİLMLERİ BİR ÇATIŞMAYI İÇERİYOR Sinemanın yakından ilgilendiği konulardan birisi de aslında suç teması.
Neredeyse tüm dünyada suç temalı filmler var.
Akla tabi Baba, Scarface, Carlito’nun Yolu gibi filmler geliyor.
Hollywood suç temalarını özellikle mi seçiyor?
Sinema sanatının özünde, bir çatışmanın-çelişkinin yansıtılması ve çözümü yer alır.
Hangi türden olursa olsun, belli bir çatışma-çelişme içermeyen film yoktur.
Suç temalı filmler de bu açıdan suçlunun ya da suçlanan kişinin yasalarla ve yasa uygulayıcılarıyla çatışmasına odaklanan öyküler anlatır.
Suç temaları ve suçlu karakterler, seyircinin beklentisini geliştiren, heyecanını artıran, gerilimi yükselten unsurlar olarak belirir beyazperdede.
Çoğu zaman “sistemle” bir çatışma izleriz bu filmlerde.
Dolayısıyla yasa ve yasanın çiğnenmesi, suç, suçlu ve yasa uygulayıcılar varsa, bir filmin ana unsuru olan çatışmanın gerçekleri ortaya çıkar.
Yalnızca Hollywood’la sınırlı olmayan bu gerçek, evrenseldir.
Tunca Arslan KARANLIK DÜNYANIN ‘İYİ’LERİ VE ‘KÖTÜ’LERİ Suçun dizi ve filmlerde temsilinde nasıl bir değişim var?
Özellikle Türk sinemasına baktığımızda geçmişte suçluların büyük çoğunlukla kötü gösterildiğini görüyoruz.
Ancak son dönemde suçlu karakterler deyim yerindeyse kahraman konumunda.
Bunun toplumsal değişimle de bir ilgisi var mı?
İster yerli olsun ister yabancı, klasik anlatıda suçlunun eyleminin yasal sonuçlarıyla yüzleşmesi ya da masumiyetinin ortaya çıkışı söz konusuydu.
Dilimize yerleşmiş bir deyimle, “Türk polisi yakalar!” gerçeği hükmünü yürütüyordu.
Suçlar ve suçlular çeşitlendikçe bu gerçek de değişti ve önce “kirli polisler” işe karıştı.
Ardından, örneğin Yılmaz Güney’in pek çok “avantür” filminde gördüğümüz üzere, suçlular dünyasındaki iyiler-kötüler ayrımı dikkat çekmeye başladı. “İyi gangster”in “kötü gangster”le hesaplaştığı ve hakkından geldiği yüzlerce örnek film sayılabilir.
Bu durum günümüzde de devam ediyor ve aslında yeraltı dünyasındaki ya da karanlık mahfillerdeki “iyiler” ile “kötüler”in mücadelesine tanıklık ediyoruz.
Bunun toplumsal değişimle, çocuklara ve gençlere sunulan prototiplerle çok yakından ilgisi var.
TEK BAŞINA GERÇEĞİ YANSITMANIN BİR ANLAMI YOK Hep tartışılan konu, şiddet sahnelerine, uyuşturucu madde kullanımına yer verilen filmler eleştirildiğinde hep şu savunma yapılır: “Biz toplumdaki gerçekleri yansıtıyoruz.
Görevimiz bu.” Siz hak veriyor musunuz bu yaklaşıma yoksa sinemanın belirli değerleri göz önünde bulundurması gerekiyor mu?
Yaygın ve yanılgın bu savunmanın bir benzeri de “Halk bunu istiyor!” şeklindedir.
Toplumdaki olumsuz gerçeklerin ortaya çıkmasında medyanın ve özelde sinemanın rolünü göz ardı eden bu yaklaşıma hak vermek mümkün değil.
Toplumdaki gerçekleri yansıtmanın, ancak bir çözüm de sunabiliyorsan anlamı vardır.
Basit bir soru sorayım: Bugün sinema sanatının çok ileri düzeyde örneklerini veren Çin ve İran sinemasında neden suçu-suçluyu öven, şiddeti ve uyuşturucuyu teşvik eden filmler yok?
Bu toplumlarda da uyuşturucu kullanan, şiddete başvuran vb. insanlar var ama sinemacıları tarafından “toplumun gerçeği” olarak sunulmuyorlar.
ŞİDDETİN NORMALLEŞTİRİLMESİNDE SİNEMANIN PAYI VAR Sinema bireyin bilincini ve davranışlarını belirleyebilir mi?
Yani mesela günümüzde şiddet içerikli pek çok yapım var.
Bu yapımlar toplumda şiddeti meşrulaştırır mı veya suçun daha kolay işlenmesine neden olabilir mi?
Yoksa sinema sadece kurgudan mı ibaret?
Bu noktada iki yönlü bir işleyiş söz konusu.
Sinema topluma ayna tutuyor ama aynı zamanda aynada görünenleri yorumluyor da.
Toplumda şiddetin normalleştirilmesinde sinemanın da elbette bir payı var, ancak yine de içinde bulunduğumuz mafyokratik düzende, sürekli kötüye giden ekonominin, berbat hale getirilen eğitim sistemi kadar başat değildir bu pay.
Son olarak okurlarımıza ne söylemek istersiniz?
Sinemada suçu ve suçluyu olumlu göstermek bakımından akla ilk gelen örneklerden biri George Roy Hill’in yönettiği 1969 yapımı “Butch Cassidy ve Sundance Kid” adlı filmdir.
Başrollerde Paul Newman ve Robert Redford yer alır.
Çok güzel, kültleşmiş bir filmdir ve sinema tarihinde derin izler bırakmıştır.
Yani seyirci bazen kendisini, sistemle çatışan suçlularla da rahatlıkla özdeşleştirebilir.