Haber Detayı

En kötüsü giden yıl olsun diye diye...
Yazarlar cumhuriyet.com.tr
27/12/2025 04:00 (22 saat önce)

En kötüsü giden yıl olsun diye diye...

Eski kuşaklardan bellekleri güçlü olan okurlarımız ancak, eski kuşak yazarlarımızın içinden evime, ailemin içine sokacak kadar yakından tanıyıp sevdiklerim arasında yeri olan Asiye Uysal’ı anımsayacaklardır.

Eski kuşaklardan bellekleri güçlü olan okurlarımız ancak, eski kuşak yazarlarımızın içinden evime, ailemin içine sokacak kadar yakından tanıyıp sevdiklerim arasında yeri olan Asiye Uysal ’ı anımsayacaklardır.

Dönemin polis müdürlerinin kişisel kimliklerindeki olumsuzlukları bir yana, saygıda kusur edemedikleri haber müdürümüz Selahattin Güler ’in bir trafik kazasında aramızdan eşi ile birlikte ayrılması sonrası, iki yaşlı büyükleri ile kalan küçük kızının, aylarca başında duracak kadar ablalık yapmış bir can dosttan söz ediyorum.

Uzun yıllardır ailesi ile birlikte yaşadığı İngiltere, Londra’dan hâlâ özenerek gönderdiği, evimin bir köşesini süsleyen kartlardan sonuncusu dün elime ulaştı.

Benim ancak 12 Mart ile 12 Eylül süreçleri sonrası yüzlercesini cezaevlerindeki tutuklu dostlara göndermek zorunda kaldıklarımın dilekler bölümlerinde ise “Hep en kötüsü giden yıl olsun” anlamına gelen içerikler olurdu.

Şimdilerde daha çıplak ayrımına varıyorum ancak yeni yıllar, bayram yazılarımın içerikleri üzerinden de benzer, “En kötüsü giden yıl ya da bayram olsun” anlamına gelen içerikler ağır basıyor.

Emperyal çıkarların acımasızca yükseliş süreçleri ile doğru orantılı olarak her türden din, ırk, alt kimlikler üzerinden karanlık, kanlı hesaplaşmalar, çatışmaların yaratıldığı, birbirinden kanlı süreçlerle yüz yüze kalınmaktadır.

Bilimsel teknolojik devrimlerin yükselişindeki tırmanış ile çelişkili olarak dünya ölçeğinde insanların büyük çoğunluğu için açlık, kanlı savaşların, haksızlıkların, hukuksuzlukların, gelir dağılımı çarpıklıklarının; insanlığın, dünyamızın da geleceğini kararttığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

Ülkemizin çıplak gerçeklerinin bütünlüğüne baktığımızda, Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması süreçlerinden sonra emperyal güç odaklarının, kirli çıkarlarının önünde, hep engel olacağı değerleri ile tehdit aracı olarak görülmüş Mustafa Kemal Atatürk ’ün liderliğinde gerçekleştirilmiş kurtuluş-kuruluş savaşları destanımız var.

Dünyanın her yerinden yeşeren ezilmişlerin haklar savaşımlarında rol model oluşturması ile emperyal çıkar odaklarının ittifak ruhlarına karşı öylesine ters düşmekte ki... *** Ülkemiz gerçekleri üzerinden yakın geçmişimize bakarsak...

Üç kuşağı devirmiş bizim geçmişimizde 1960 askeri darbesi ile gelen anayasal özgürlükler, 1962 düşünce özgürlüğü doğası gereği bir yıl öncesinden, 1963 sendikal yasalar başta siyasal, meslek örgütlenme özgürlüklerinin yaşama geçirilişleri var.

Liberal ülkelerin öncesinden geliştirdikleri tüm hakların, özgürlüklerin yıllar sonrası ülkemizde coşkuyla benimsenmesinin süreçleriyle yaşanan toplumsal sıçramalar, Batı demokrasilerine göre gecikmeli ancak hızlı, coşkulu bir gelişmeyi de içinde barındırıyor.

Cumhuriyet Devrimleri sürecinde Türkiye Cumhuriyeti çatısı altında yaşanan büyük devrimler ile demokrasinin çağdaş örgütlenme haklarının buluşmasında yaşanan hızlı gelişmenin bileşkesi ile ülkemizde yaşanan kazanımlar az zamanda çok yol alınabilmesini üretmişti.

Biz nefes alabilmenin yollarını keşfetmiştik.

Dünya çapında yeniden büyük bir emperyal sürecin teknoloji ile acımasız buluşmalarından ortaya çıkan çatışmanın ise günümüze yansımaları kaçınılmaz insanlık adına çok daha acımasız bir sömürü çarklarının işletilmesi sürecini de üretmişti.

Ülkemiz hedef tahtasına alınan ülkeler arasında siyaseten de başı çekenler arasındaydı; Cumhuriyet değerleri de içinde, 1960’lar sonrası tüm örgütlü kazanımlarıyla hedef alınarak akıl, vicdan kabul etmez boyutlarda geriye püskürtülmesi; haksızlık, kirlilikte dünyanın en suçlu ülkeleri arasında başa sürüklenmesi karşısında susulabilir mi ki?

İlgili Sitenin Haberleri