Haber Detayı

Macar lider pimi çekti.. Avrupa'da barışın son yılı.. AB için yolun sonu
Dünya odatv.com
27/12/2025 14:19 (4 saat önce)

Macar lider pimi çekti.. Avrupa'da barışın son yılı.. AB için yolun sonu

Macar lider Viktor Orban, son verdiği söyleşide Avrupa savaşın ayak seslerinin daha duyulur hâle geldiğini ve Avrupa Birliği'nin dağılmaya yaklaştığını söyledi.

Muhafazakar sağcı gazete "Magyar Nemzet"e konuşan Macaristan Başbakanı Viktor Orban, gündeme dair soruları yanıtladı.

Söyleşide Orban, Avrupa'da olası savaş senaryosu, Ukrayna'nın olası AB üyeliği ve ülke ekonomisine dair yorumlarda bulundu.Söyleşinin tamamı:Sayın Başbakan, 2025'in Avrupa için barışın son yılı olması mümkün mü sizce?Evet, bu ihtimal göz ardı edilemezBu sorunun ortaya çıkabilmesi bile şok edici…Barışa alışık olarak büyüdük.

Avrupa’daki son büyük savaş 1945'te sona erdi ve o zamandan beriseksen yıl geçti üstünden.

Bu, Avrupa'da son derece nadir görülen bir durum.

Uzun bir süre boyunca,nükleer kitle imha silahları kıtadaki ülkeleri savaşmaktan alıkoydu.

Herkes, Avrupa’da bir çatışmasınınkaçınılmaz olarak nükleer bir dünya savaşına dönüşebileceğini düşünüyordu.

Bu korku, seksen yıl işeyaradı.

Ama şimdi tamamen yeni bir dünya ortaya çıkıyor. “Finansal, askeri ve siyasi gücün yeniden dağılımı sürüyor ve bu da savaşı tetikleyebilir.

Avrupa'da hissedilen savaş gerilimi, Batı Avrupa ve Avrupa Birliği'nin gerilemesinin bir sonucudur.”Birkaç gün önce Brüksel'deki AB zirvesinden döndünüz.

Barışa daha mı yaklaştık yoksa daha da mı uzaklaştık?Savaşa daha da yaklaştık.

Geçen hafta Brüksel'de başardığımız tek şey, Avrupa'nın savaşa doğrusürüklenme hızını yavaşlatmak oldu.

Bazıları bu süreci çok aşırı hızlandırmak istedi ve biz onlarıengellemeyi başardık.

Ancak sürecin kendisi durmadı; sadece hızını engelledik.

Bugün Avrupa'da yineiki cephe var: bir savaş cephesi; bir de barış cephesi.

Şu anda savaş yanlısı güçleri daha baskın.

Brükselsavaş istiyor.

Macaristan ise barış istiyor.Bu, Anton Çehov’un hikayelerindeki gibi bir durum gibi geliyor: Avrupa sahnesinde sürekli silahlar beliriyor.

Yeniden silahlanma, zorunlu askerlik, kamuoyunu savaşa hazırlama, üstelik hepsi birden...

Görünürde, Ukrayna-Rusya savaşı bir tırmanma tehdidi oluşturuyor gibi görünüyor, ancak bu dahaçok bir sonuç.

Asıl neden, Batı Avrupa'nın siyasi, ekonomik ve sosyal gerilemesidir.

Bu süreç2000'lerin ortalarında başladı ve mali krize verilen yetersiz karşılıklarla hızlandı.

Yirmi yıl önce, AvrupaBirliği ve Amerika Birleşik Devletleri'nin ekonomik gücü neredeyse eşdeğerdi; bugün ise Amerikayükselişteyken, Avrupa gerilemede.

Bir zamanlar küresel model olan Avrupa kıtası, sadece birkaç yıliçinde alay konusu ve ciddiye alınmayan bir aktör haline geldi.Sizce Avrupa'nın savaş ekonomisine dönüştürülmesinin sebebi bu mu?Evet.

Bu, iyi bilinen tarihsel bir refleks… Daha hızlı büyüyen bölgelerle rekabet edemediklerinde, savaşekonomisi yoluyla büyüme yaratmaya çalışırlar.

Bu aynı zamanda Avrupalıların Ukrayna-Rusyasavaşına dahil olmasının da belirleyici sebebidir.

Ancak bu kaçınılmaz değildi...

Şubat 2022'de Avrupa,Moskova ve Kiev'e bir barış misyonu gönderip, bu çatışmayı kendi savaşı olarak ilan etmeyebilirdi.Eğer bunu yapmış olsaydı, bugün savaşın gölgesi altında yaşamıyor olurduk.

Bunun yerine, Avrupakısmen ABD'nin baskısı altında savaş yolunu seçti.

Biden yönetiminin müdahalesi, tartışmaları, savaşyanlıları lehine sonuçlandırdı.

Şimdi yeni Başkan barış istiyor.

Bu bir uyarıdır.

Avrupa, stratejikkararlarını Amerikan iç siyasi döngülerine göre şekillendirmemelidir.

ABD ile ilişkiler önemlidir tabii ki,ancak Avrupa’nın işlerinin yalnızca Avrupa çıkarları temelinde belirlenmesi gerekmektedir.Avrupa Birliği yönetimi, karar alma süreçlerinde giderek daha fazla yasal boşluklara, hukuki hilelereve bazen de açık şantaja başvuruyor gibi görünüyor.

Brüksel karşısında Avrupa uluslarınınegemenliği korunabilir mi?

Avrupa Birliği şu anda dağılma sürecinde...

Şuanda tanık olduğumuz şey, Brüksel bürokrasisi içindeki imparatorluk kurma hırslarının güçlenmesiyle birlikte vaki olan bir dağılma sürecidir.

AB'nin dağılmasının nedeni şudur: Brüksel'de kararlar alınır, ancak uygulanmaz.

Önce bir ülke uygulamayı reddeder, sonra iki, sonra üç… Merkezi gücü artırma iradesine rağmen, karar vericiler sürekli olarak geri adım atmaya zorlanır.

Bu, ağırlığı kaldıran ancak onunla ayakta duramayan ve sonunda yeredüşüren bir halterci misalidir.

Buna iyi bir örnek yeşil ekonomiye geçiş programıdır.

Üye devletleriniradesine karşı ilan edilen bir programla Komisyon, Avrupa endüstrisine, özellikle kimya endüstrisineve otomobil üretimine ciddi zarar verdi. 2035'ten itibaren geleneksel motorlu otomobillerin artıküretilemeyeceğini açıkladılar.

Bunun imkânsız olduğu anlaşıldığında geri adım attılar.

Göç konusundada aynı şey oluyor.“Macaristan göç paktını uygulamıyor, bu yüzden günde bir milyon avro para cezası yiyoruz.Polonyalılar da aynısını yapıyor, ama ödüllendiriliyorlar.

AB, elde ettiği yetkileri kullanamazken,sürekli olarak ulusların egemenliğini kısıtlıyor.”Brüksel'de bugün de bu kaos hüküm sürüyor.

Eğer hızlı ve kapsamlı bir yeniden yapılanma olmazsa, kibu hala mümkün, o zaman çözülme geri dönüşü olmayan bir yere gidecektir…Barışın bedelinin Ukrayna'nın AB üyeliği olabileceği bir durum olabilir mi?

Bu Macaristan için kabul edilebilir mi?

Şükür ki, böyle bir bağlantı söz konusu değil...Şimdiye kadar her barış planı Ukrayna'nın AB üyeliğini kapsıyordu.

Bu, acı bir hapı ballandıra balllandıra içirmekten bir şey değil...

AB üyeliği güvenlik garantisi sağlamaz.Dahası, zaten böyle bir şey asla gerçekleşmeyecektir.

Ukrayna'nın AB üyeliği gerçekçi bir konu değil...Macaristan müzakerelere başlamaya bile açıkça karşı çıkıyor ve parlamento onayı veya referandumgerektiren çok sayıda Batı Avrupa ülkesi var.

Bu kararlar alınmaz.

Brüksel koridorlarında herkes bunubiliyor ve açıkça dillendiriyor.

Ama konferans salonlarında vaatler verilmeye devam ediliyor.

Avrupahalkları, Ukrayna'nın üyeliğinin AB'yi güçlendirmeyeceğini, aksine zayıflatacağını açıkça görüyor.Bugün Ukrayna'nın askeri gücünün Avrupa'nın güvenliğini artırdığını söylüyorlar, ancak bu doğrudeğil… Ukrayna'yı korumak Avrupa'nın enerji ve kaynakları tüketiyor.

Ukrayna ile her geçen gün dahada zayıflıyoruz.Macaristan ekonomisi yıllardır sıkıntı çekiyor.

Savaş tek sebep mi?Hayır.

Macaristan ekonomisi aynı anda hem savaştan hem de Avrupa Birliği'nin gerilemesindenmuzdarip.

AB'nin savaşa verdiği karşılık, yani yaptırım politikası, Avrupa sanayisini öldürdü...

Enerjifiyatları rakiplerimizinkinden 2-3 kat daha yüksek.

Bu koşullar altında rekabet etmek imkansız.

Diğersorun ise Macaristan'ın gerileyen bir birliğin parçası olması.

Bu birliğin üyeleri de onunla birliktegeriliyor.

Bugün AB bizim için hem gerekli hem de hayati tehlike arz eden bir konu.

Neden gerekli?Çünkü ihracatımızın önemli bir kısmı oraya gidiyor.

Ama aynı zamanda neden hayati tehlike arzediyor?

Çünkü ihracatımızı diğer, büyüyen bölgelerle organize edemezsek, Birlikle birlikte batacağız.Görevimiz, AB gerilerken Macaristan'ın gelişmesini sağlamak.

Bu ciddi bir siyasi ve entelektüelmeydan okuma…Brüksel yolu nedir?

Brüksel'in izlediği yol, Macaristan'ın kaderinin Avrupa Birliği'ne bağlı olduğunu, AB'nin gerilemediğini,aksine kendini yenilediğini, stratejik hataların olmadığını, sadece parlak bir geleceğin olduğunu hergün ilan etmeyi gerektiren bir bağlılık yemini gibi.

Bu nedenle şu yetkiler Brüksel'e devredilmelidir:vergi politikası, enerji politikası, emeklilik sistemi...

Brüksel son yıllarda bu talepleri madde maddebize sundu.

Aynı şey Tisza Partisi'nin (muhalefet partisi ) programında da yer alıyor.

Hatta buna"uyum programı" diyorlar.

Batı Avrupa gibi olmalıyız.

Göçmen ülkesi olmalıyız, göç paktınıuygulamalıyız, göçmen şehirleri kurmalıyız. “Batı Avrupa'yı mahveden üç günah şunlardır: küresel büyük sermayenin çıkarlarını halkınçıkarlarının önüne koymak; göçmenleri kabul edip yeniden yerleştirmek ve çocukları "woke" vecinsiyet ideolojisiyle aşılamak.

Üçünü de reddediyoruz.

Bugün bu, ulusal egemenliğin özüdür.Brüksel, Macaristan'ın direnişten vazgeçip kendileri gibi olmasını istiyor.

Tisza Partisi de bunutemsil ediyor.

Bu eski bir hikaye.

Şu anda bunun son baskısını izliyoruz.”Bugün iki taraf var: ulusal egemenliği savunanlar ve Avrupa imparatorluğunu savunanlar… Bu kişiler1990'ların başından beri Macaristan'ın sadece Batı araçlarını ve yöntemlerini benimsemekle kalmayıp,esasen Batı Avrupa'ya asimile olması gerektiğini söylüyorlar.

Bu, Macar siyasetinde her zaman bir ayrımçizgisi olmuştur.

Bir akıl, merhum Başbakan Jozsef Antall'ın dediği gibi, biz Macar’ız ve bu nedenleAvrupalıyız diyor.

Diğeri ise, Macaristan adı verilen bir bölgede Avrupalı bir insan olarak yaşamakgerektiğini söylüyor.

Onlar her zaman ikincisini temsil ettiler.

Şimdi parçalar tekrar eşleşti.Dördüncü ardışık dönem, on altı yıllık yönetim.

En çok neyle gurur duyuyorsunuz?Örneğin, son yıllarda Macaristan'a üç Nobel Ödülü geldi ve bu gerçekten harika.

Ülkeyi geliştirmeyolundaki başarılarımız sayesinde, ülkenin ve Macar halkının öz saygısını yeniden kazandırdık.

Yenilgive geri çekilme milleti olmadığımızı gösterdik.

Kazanabiliriz ve Macaristan'ın talihsizliğinin üstesindengeleceğiz.

Ama tek bir şey söylemem gerekirse: Eğer 2010 yılında Macaristan'ı dönüştürmeseydik,bugün bu ülkede yaşayan iki yüz bin daha az Macar çocuğu olurdu.

Bugün Noel ağaçlarının altındaoturan çocuk sayısı bu kadar daha fazla.

Bundan daha önemli ne olabilir?Yani aile politikası kilit mesele mi?İki temel sütun inşa ettik.

Biri iş gücüne dayalı ekonomi.

Batı Avrupa'nın en büyük hatasının,çalışmadan ve çaba göstermeden iyi yaşanabileceği yanılsaması olduğunu fark ettik.

Bu da devletyardımlarına dayalı bir ekonomik sisteme yol açtı ve bunun artık sürdürülebilir olmadığı kanıtlandı.

Bizbunun yerine şunu söyledik: Bir ülkeyi ancak çalışma, liyakat ve performans ayakta tutabilir.

Ekstraçabayı teşvik etmek için eğitimden aile desteğine kadar her şeyi dönüştürdük.

Diğer temel unsur iseaile merkezli bir toplumdur.

Liberal yaklaşımdan farklı olarak, bireyi değil, aileyi, yaşamın temel birimiolarak görüyoruz.

Çalışma merkezli bir ekonomi, aile merkezli bir toplum – Macar yaşamı bugünbunun üzerine kuruludur.Rusya ve Ukrayna arasında barış sağlanırsa, ilk önleminiz ne olurdu?Öncelikle Tanrı'ya şükranlarımı sunardım.

Geçen hafta Brüksel'deki savaş konseyinde, Ukrayna'ya 90milyar avroluk bir kredi verilmesi önerildi; bu da iki yıl daha sürecek bir savaşı finanse edecekti.Macaristan bunun dışında kalıyor.

Ama hesaplayalım: Her hafta her iki taraftan da yaklaşık dokuz binkişi kaybediliyor.

Bu da yılda dört yüz bin kişi demek.

İki yılda sekiz yüz bin kişi ölüyor veya kalıcıolarak sakat kalıyor.

Bunun ahlaki sorumluluğunu kim üstlenmeye cesaret eder?

Eğer bundankurtulabilirsek, ilk tepkimiz şükran olmalıdır.2025 Noel'i için Macarlara mesajınız nedir?Batı dünyası bugün kargaşa içinde...

Böyle zamanlarda tutunacak bir şey bulmak zor.

Basit birHristiyan öğretisine değinmek istiyorum: “komşunu kendini sevdiğin gibi sev.” Şu anda ilk kısma değil,ikinci kısma odaklanıyorum: kendini sev.

Bu, kendini beğenmek veya övmek anlamına gelmez, aksinebaşardıklarımızı takdir etmek ve kendi hayatımızın sonuçlarını küçümsememek anlamına gelir.Birleşik bir aile, düzgün yetiştirilmiş ve eğitilmiş çocuklar, arkadaşlara sadakat, ebeveynlerimizeyollarında sevgiyle eşlik etmek, iş bulmak ve korumak, kendi evimize sahip olmak, özgüvenli, kendikendine yeten bir yaşam sürmek, vatanımız için yapılan her türlü fedakarlık...

Bunların hepsi öz saygıiçin sebeplerdir.

Doğru öz bilgi öz saygıyı getirir ve öz saygı da başkalarının başarılarını vekazanımlarını takdir etmeyi, yani komşuyu sevmeyi getirir.

Macarları barışa götürebilecek başka biryol göremiyorum.Odatv.com

İlgili Sitenin Haberleri