Haber Detayı

Atatürk’ün son yılbaşı gecesi
Cumhuriyet pazar cumhuriyet.com.tr
28/12/2025 12:01 (1 saat önce)

Atatürk’ün son yılbaşı gecesi

Ulu önder için balolar yalnızca bir eğlence değil, Türk kadınının sosyal yaşamda yer alması için bir örnekti. Bu yüzden olsa gerek sık sık balolara katılır ve halkla bir araya gelirdi. Bu yaşam biçimiyle ilgili ilk kez Sofya’da askeri ateşelik yaptığı dönemde filizlenen fikirleri Cumhuriyet Ankara’sında bir toplumsal devrime dönüşmüştü. Ancak Atatürk, yaşamda geçirdiği son yılbaşı gecesinde Türk milletinden uzakta istirahat etmek zorundaydı...

Balkan Savaşı’nın ardından 29 Eylül 1913 günü Osmanlı ile Bulgaristan arasında İstanbul Barış Anlaşması imzalanır ve Fethi (Okyar) Bey Sofya elçisi olarak görevlendirilir.

Kurmay Binbaşı Mustafa Kemal (Atatürk) de “askeri ataşe” olarak bu kente tayin edilir. 27 Ekim 1913 ile 20 Ocak 1915 tarihleri arasında görev yaptığı Sofya’da Batı dünyasını yakından tanıma fırsatı bulur.

Burada Tosca, Carmen gibi opera klasiklerini izler. 19 Mayıs 1914 gecesi seyrettiği Aida operası onu derinden etkiler. “İleride öz yurdumuzda benzer bir opera yapılabilir mi?” sorusu zamanla bir hayale dönüşür ve bu hayal 19 Haziran 1934 günü Ankara Halkevi’nde ilk Türk operası Özsoy’un sahnelenmesiyle gerçekleşir.

Sofya aynı zamanda balo kültürü ile tanıştığı yerdir.

Bulgar General Kovaçev’in kızı Dimitrina ile bu balolarda dans ettiği hatıralara yansır. 11 Mayıs 1914 gecesi ise Askeri Kulüp’te düzenlenen kıyafet balosuna yeniçeri kostümüyle katılır.

Buradaki izlenimleri ise Madam Corinne Lütfü’ye gönderdiği mektuplarda karşımıza çıkar.

Sofya, onun fikir dünyasını geliştirmiştir.

ANKARA’DAKİ BALOLAR Sofya’da deneyimlediği balo kültürü Cumhuriyetin ilanından sonra Ankara’da yeniden canlanır.

Atatürk bu balolar aracılığıyla Türk kadınının sosyal yaşamda yer almasını sağlamak istemektedir.

Başkent Ankara bu nedenle diğer kentlere örnek teşkil ederken kostümlü balolar, Kızılay baloları, 23 Nisan çocuk baloları, 29 Ekim ve 19 Mayıs gibi resmi balolar ile yılbaşı baloları kentin vazgeçilmez etkinlikleri arasına girer.

Ankara’daki baloların da üç merkezi vardır.

Bunlar Ankara Palas’ta yapılan devlet erkânının katıldığı balolar, halkevindeki halk ile devlet yöneticilerinin bir araya geldiği balolar ve orduevindeki askeri erkânın düzenlediği balolardır.

Atatürk, balolara katılarak topluma bu alanda bir örnek olmak ister.

O özel anlardan biri de 31 Aralık 1929 gecesi Hariciye Köşkü’nde yılbaşı balosuna katılarak verdiği meşhur fotoğraftır.

YILBAŞI BALOLARI Atatürk’ün katıldığı bilinen yılbaşı balolarından biri ise 31 Aralık 1932 gecesidir.

Ankara Palas’ta kutlanan bu yılbaşı balosunda Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip tarafından ulu öndere üç kitap hediye edilir.

Bunlar, “Türk Tarih Kongresi Zabıtları” , “Söz Derleme Kılavuzu” ve “Dil Kurultayı Kararları” isimli kitaplardır.

Atatürk hediye kitaplar için “Bu anda duyduğum mutluluk büyüktür” dedikten sonra Reşit Galip’ten rastgele bir sayfa açıp okumasını ister.

Reşit Galip, Orta Asya’dan göç eden Türk evlatlarının Anadolu’nun yılmaz bekçileri olduğunu vurgulayan sayfayı okumasının ardından coşkuyla alkışlanır.

Atatürk’ün katıldığı bir başka yılbaşı balosu ise 31 Aralık 1936 gecesi düzenlenmiştir.

Hilmi Yücebaş, Atatürk’ün, Hasan Rıza Soyak ve Tevfik Rüştü Aras ile birlikte Tokatlıyan Oteli’ne habersiz geldiğini anlatır.

Anılarında “O, halkın arasına mütevazı bir vatandaş gibi karıştı.

Bir vatan kurtaran kahraman, halk ile gülüp eğlendi.

Harmandalı oynadı.

Halay çekti” cümlesiyle aktaracaktır.

SON YILBAŞI AKŞAMI 1938’e girilirken Ankara’da Karpiç Lokantası, Sergi Evi, Halkevi, İmren Lokantası, Tabarin Bar gibi yerler baloların ve kutlamaların merkezi olur.

Ankara Palas’taki yılbaşı balosuna Kâzım Özalp, Şükrü Saracoğlu, Saffet Arıkan gibi bakanlar katılırken gözler Atatürk’ü arar.

Fakat o ilerleyen hastalığından dolayı baloya katılmak istemez.

Son yılbaşı gecesinde Çankaya Köşkü’nde istirahat etmeyi tercih eder.

Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ı köşke davet ederek “Bu akşam bir tarafa çıkmayacağım.

Sen de suare görmekten bıkmışsındır.

Yılbaşını burada birlikte geçiririz, olmaz mı?” der.

Köşkün üst katında, kütüphaneye bitişik olan odada Aras ile Atatürk devlet konuları üzerine konuşur.

Bir süre sonra Atatürk’ün Harbiye’den arkadaşı olan İsmail Hakkı Kavalalı aralarına dahil olur.

Gecenin tanığı Sofracı Başı Cemal Granda “Atatürk’ün Uşağı İdim” adlı kitabında şöyle anlatır: “ Gece yarısına doğru yatak odasına geçildi.

Atatürk, elbiselerini, çamaşırlarını ara sıra çok sevdiği kimselere dağıtırdı.

O gece de öyle yaptı.

Elbiselerinden, gömleklerinden, kravatlarından yılbaşı hediyesi olarak dağıttı.

Tevfik Rüştü Aras, teşekkür ettikten sonra ‘Paşam, mendilden ayakkabıya kadar giyeceklerinizi bize vermekten hoşlanıyorsunuz.

Bu gece başka arkadaşları da çağırıp sevindirseydik.

Bu güzel yılbaşı gecesinin anısı olarak sizden bir şeyler taşısaydık ne iyi olurdu’ dedi.

Aras, bu sözlerinden dolayı üzüldüğünü gördüğü Atatürk’ü teselli etmek istercesine ‘Zararı yok paşam.

Gelecek yıl böyle yaparız’ dedi.

Atatürk bu söz üzerine uzun düşündü.

Derin bir sessizlik oldu.

Ne söyleyeceğini merak ediyorduk.

Sonra hepimizi taş gibi donduran şu sözleri yavaşça fısıldadı : ‘Bakalım gelecek yıla yaşayacak mıyım?’ Ortalığı derin bir hüzün kapladı.

Kimse ağzını açıp bir söz edemedi.

Atatürk de istemeyerek çevresini üzdüğünü anlamış olmalı ki hemen kasvetli havayı şu sözlerle dağıttı: ‘Yılbaşı gecesi böyle kederli şeyler düşünmeyelim ve konuşmayalım.’ Atatürk bu sözlerini perçinlemek istercesine yazlık gömleklerinden Tevfik Rüştü Aras’a uzatarak ‘Bunlardan da al.

Yazın Yalova’da beraber giyeriz’ dedi .” Atatürk, 26 Mayıs 1938 günü Ankara’dan ayrılır. 10 Kasım 1938 günü vefatının ardından 1953 senesine kadar naaşı geçici olarak Etnografya Müzesi’nde tutulur.

Ne ilginçtir ki müze inşa edildiği zaman çalışmaları yerinde izlemek için uğradığı bir vakit, binanın mimarı Arif Hikmet Koyunoğlu’na eşsiz Ankara manzarasını işaret ederek şu cümleyi kurmuştur: “Manzara çok güzel, bu kubbenin altı yazın herhalde çok serin olacak.

İşim olmadığı zaman gelip bu kubbenin serinliğinde, bu güzel ovaya karşı bol bol oturmak isterim”.

Hüzünlü geçer son yılbaşı gecesi… O gece yanındakilere giysilerinden armağan ederken bizlere de çağdaş bir ülke emanet eder.

İlgili Sitenin Haberleri