Haber Detayı

Endonezya - 2 Yeryüzünde bir cennet, Bali
Gezi aydinlik.com.tr
28/12/2025 13:03 (11 saat önce)

Endonezya - 2 Yeryüzünde bir cennet, Bali

Tülin Uygur Endonezya gezisini yazdı...

Bali, Endonezya’nın en ünlü adalarından.

Uçak Yogyakarta’dan havalandıktan sonra Denpasar’a inene kadar izlediğimiz yemyeşil coşkun doğayla buluşan engin ve mavi Pasifik okyanusu öylesine dinlendiriciydi ki daha adım atmadan sevdim bu adayıDünyanın en büyük adalar ülkesinin en turistik adasındayız.

Yüz ölçümü Sinop ili kadar.

Doğada etnik, kültürel, biyolojik çeşitliliğin çok çarpıcı olduğu müthiş bir yerdeyiz.

Tabii etnik ve kültürel çeşitlilikleri sorun haline getirmek emperyalistlerin en iyi bildiği iş.

Dolayısıyla Endonezya çeşitliliğiyle emperyalizmin hedefinde. 283 milyon nüfusu olan Endonezya’da 330 etnik grubun, 450 farklı dilin bir arada yaşadığını geçen hafta yazmıştık.PUPUTAN DİRENİŞİNDEN ABD’YE KARŞI BOMBALI EYLEMLERE; BALİ Eski bir Hollanda sömürgesi iken 1949 yılında bağımsızlığını kazanan Endonezya’da sular hiç durulmamış, daha doğrusu CIA ve ABD müdahaleleri hiç bitmemiş.

Hatırlanacağı gibi, Endonezya’nın bir parçası olan Doğu Timor da 1999 yılında kanlı bir iç savaşın ardından bağımsızlığını ilan etmişti.

Bu şahit olduğumuz yakın tarih.

Ya öncesi?

Hollandalılar Bali’yi işgale geldiklerinde öyle bir direnişle karşılaşmışlar ki bir süre küçücük adaya adım atamamışlar.

Puputan, Bali kültürüne ait bir kelime.

Puput bitiş, son demek.

Puputan ise tam olarak “ölmek var dönmek yok” anlamına geliyor.

Teslim olmak yerine onuruyla ölmeyi seçenlerin topluca intihar edercesine sonuna kadar savaşması. 1906 yılında Hollandalılar Denpasar’a işgale geldiklerinde Badung Kralı, soylular, kadınlar, çocuklar, bembeyaz kıyafetleriyle kendilerine ateş eden Hollandalı askerlerin üzerine yürümüşler ve teslim olmak yerine vuruşarak ölümü seçmişler. 1908’de de son bağımsız krallık Klungkung da yine Hollandalılara karşı benzer bir direniş yapılmış.

Hollandalılar adayı ele geçirmişler ama teslim olmak yerine çarpışarak ölümü seçen Balililer kahramanlar olarak anılırken Hollandalılar alınlarındaki sömürgeci damgasından asla kurtulamayacaklar.

BALİ’DE TERÖR EYLEMLERİ Bali Avustralyalıların yazlığı.

Endonezya’nın genelinin aksine Hinduların çoğunlukta olduğu bir ada.

Turizmin gelişmesi, iş imkanlarını artırınca diğer adalardan göç de artmış.

Tabii adaya yerleşen Müslümanlar da.

Hemen terör örgütleri piyasaya sürülmüş ve Bali’de turistleri hedef alarak ülkeyi yalnızlaştırmak, ekonomik olarak yıkmak, ülkenin birliğini ortadan kaldırmak hedeflenmiş. 2002 yılında “Jemaaah Islamiyah- İslami Cemaat” örgütünün bombasıyla Bali’nin en turistik şehirlerinden biri ve Avustralyalıların Alanya’sı olan Kuta şehri kana bulanmış.

Çoğu Avustralyalı 202 kişi hayatını kaybetmiş. 2004 yılında bombanın patlatıldığı yerde ölenlerin anısına daha çok “Sıfır Noktası” olarak bilinen “İnsanlık Trajedisi” anıtı yapılmış.

Tanrıların adasında tanrının olmadığı tek anıt!

Ardından 2005 yılında patlayan bomba 20 kişinin canını almış.

Bombaları patlatamadan yakalananlar da olmuş.

ABD’nin Afganistan ve diğer Müslüman ülkelerde yaptıklarına bir misilleme olduğu söylenen eylemler, Avustralya’nın desteğiyle 1999 yılında Doğu Timor’un bağımsızlığını elde etmesini ve ABD desteğiyle İsrail’in Filistin’deki saldırganlığını hedef almış.

Turist adası Bali’nin terör eylemleri için merkez seçilmesi Balililere gözdağı olarak görülmüş.

Yeryüzü cenneti olan Bali’nin adı bombalamaların ardından “terörle” anılır olunca, sıkıntı başlar.

Turistlere ülkelerinde “Bali’ye gitmeyin” uyarıları yapılır.

Konuştuğumuz tüm Balililer ayrılık yanlısı olmadıklarını tek isteklerinin huzur içinde yaşamak olduğunu vurguluyorlar ama Bali’nin huzuru kaçmış.

Emperyalizm hiçbir yerde insanlara rahat vermiyor, yeryüzü cennetlerini cehenneme çevirmeye kararlı.RWA BHİNEDA Bali’nin bir yaşam felsefesi var.

Rwa Bhineda.

Kelime olarak Rwa (iki) Bhineda (farklı) demek.

Bu, birbirine zıt iki öğenin, bir arada varlığını ve karşıtlıkların oluşturduğu kozmik dengeyi ifade ediyor.

Rwa Bhineda, evreni veya bir sistemi anlamlandıran ikilik!

Yaşamın özünü oluşturan zıtların birliği.

Denge felsefesi.

Bali’de Müslüman ve Hindu toplumunu olumlu yönde etkileyen, aralarında yumuşama sağlayan da işte bu yaşam felsefesi.

Balili Hindular ve Müslümanlar arasında evlilikler çoğalmış.

Hindu evliliklerinde de eski ve son derece katı olan kast kuralları değişmeye başlamış.

Bir toplumda kastlar ve dinler arası aşk evliliklerinin sayısının artmasından daha güzel ne olabilir.

TANRILAR ADASINDA TAPINAKLAR ARASINDA Bali tanrılar adası olarak biliniyor.

O kadar çok tapınak, o kadar çok Hindu tanrısı var ki!

Her yerde, her an küçük ya da büyük dini bir törenle karşılaşmak mümkün.

Muhteşem tapınaklar ve taş heykellerin süslediği bu küçücük adadaki tapınaklardan biri Tanah Lot. “Deniz içinde kara” demekmiş.

Kıyıya yakın bir kaya üzerinde 16.yy yapılmış.

Gündüz kumsaldan yürünebiliyor veya kayıkla gidilebiliyor.

Ama akşam üstleri deniz öylesine müthiş bir gümbürtüyle çağıldayarak, dev dalgalar halinde sahili döverek yükseliyor ki tapınağın karayla ilişkisi kopuyor.

Bu doğa olayını üstelik gün batımında izlemek muhteşem ama ürkütücü bir deneyim!

İki saat sonra o çılgın deniz sakinleşiyor, tapınak bir ada oluyor.Tirta Empul “kutsal su” tapınağı Tampaksiring yakınlarında önemli bir tapınak. 990 yıllarında yapılmış.

Etrafı yüksek ağaçlıklarla çevrili.

Son derece huzur veren yemyeşil büyük bir bahçesi var.

Tapınağın tümü gibi havuzları ve çeşmeleri de heykellere süslü.

Balililer su sesi, ağaçlar, olağanüstü çiçekler ve kuşlar eşliğinde ruhlarını ve bedenlerini temizlemek için bu tapınağı ziyaret ediyor.

Dünyayı insanlara dar edenler zorunlu olarak burada yıkanmalı!

Belki ruhları temizlenir.TANRILARIN RENKLERİ Bali tanrılarla özdeşleşmiş bir yer.

Bir heykelin, bir ağacın veya bir cismin kutsallığı üzerine genelde siyah beyaz kareli kumaşların etek, eşarp veya şal gibi sarılmasından belli oluyor.

Dama desenli bu kumaşlara “saput poleng” deniliyor.

Saput kumaş, poleng iki renkli demek.

Ama sadece bu değil. “Rwa Bhineda”kozmik denge yine karşımızda!

Aydınlık olmadan karanlık, gündüz olmadan gece, beyaz olmadan siyah, keder olmadan sevinç olmaz.

İşte Bali’nin günlük yaşamının özeti.

Toleransı besleyen, zıtlıkları ve farklılıkları kabul eden, hatta uyum ve dengeye ulaşmak için farklılıkları kucaklayan bir felsefe.

Bir parça kumaşta eşit sayıda var olan siyah ve beyaz kareler tam da bu felsefeyi anlatıveriyor.

Cisimlere bağlanan bu örtüler, o cisimlerde bir ruh olduğunu belirtiyor.

Saput Poleng kareli bir kumaş olmaktan çıkıyor, evrendeki ilahi dengenin ve koruyucu enerjinin sembolü oluyor.Balililer Saput Poleng sarılı cisimlere saygı gösteriyorlar.

Saygı gösterilmesini bekliyorlar.

Saput Poleng Sudhamala (Siyah-Beyaz-Gri) renkliler de var.

Gri renkler arasındaki geçişi ve dengeyi temsil ediyor.

Sıkça karşılaştığımız bir başka sembol de Tri Datu veya Tri Murthi.

Tri üç, Datu veya Murti üç tanrı gücünün birlikteliği demek.

Bali kültüründe yaşamın yaratıcısı Brahma (kırmızı) güney yönünü ve ateşi, yaşamın koruyucusu Vişnu (siyah) kuzey yönünü ve suyu, yaşamı yıkan ve dönüştüren Şiva (beyaz) ise merkezi ve havayı temsil ediyor.

Her bir tanrı için özel tapınaklar olsa da özellikle köy tapınaklarında bu üç tanrının bir arada kucaklanması şart.

Bu yüzden tüm dini törenlerde, binalarda kırmızı-siyah-beyazdan oluşan bayraklar, flamalar kullanılıyor.

İnsanlar bu üç renkten oluşan iplik bileklikler takıyor.TANRILAR İÇİN ADAKLAR Bali tanrıların, insanların ve renklerin bir arada yaşadığı bir ada.

Günde üç veya beş kez sokaklardaki, tapınaklardaki tanrılara, ruhu olduğuna inanılan cisimlere adaklar sunuluyor.

Palmiye, muz veya hindistancevizi yapraklarından yapılmış irili ufaklı yeşil sepetçiklere meyve, kuruyemiş, pilav, etli yemek, balık dolduruyorlar, tanrıların keyif sigarasını da ekleyip bir de duaları göğe taşıyan tütsü çubuğunu yakıp yerleştiriyorlar.

Hatta maddi adaklar için para da konulabiliyor.

Sepetlerin içi doldurulurken içerisinde beyaz, kırmızı, sarı, mavi veya yeşil ya da karışık renkler olmasına dikkat ediyorlar.

Sonra sepeti heykellerin ayakları dibine veya altarlara bırakıveriyorlar.

Her Balili kadının “Canang Sari” denilen ve iyi amaçla, özveriyle yapılmış sepet anlamına gelen  bu sepetçikleri hazırlamayı bilmesi gerekirmiş.

Çalışan kadınlar her gün taze hazırlanması gereken bu sepetçikleri yapmaya zaman bulamıyormuş.

Bu yüzden artık herkes sepetlerini bir köşede binlerce değişik boylarda sepet yapan ve hayatını sepetçilik yaparak kazanan kadınlardan alıyormuş.

Kuşlar, kediler, köpekler, fareler ve kertenkeleler sepetlerin içindekileri afiyetle yiyor.

Kimse karışmıyor.

Ancak turistlerin bu sepetçiklerin üzerine basması vs hiç hoş karşılanmıyor.

Bali canlılara saygı duyulan bir yer.

Hayatımda hiç bu kadar serbestçe dolaşan kertenkele ve fare görmemiştim.

Kertenkelelere bayıldım.

Otelin resepsiyon masasında, oda duvarlarında, bahçede her yerdeler.

Müthiş renk ve desenleri dışında çok da şirinler.

BALİ DANSLARI Bali’nin ünlü dans ve müzik gösterisi Keçak 1930’larda geliştirilmiş.

Büyük bir orkestra eşliğinde teatral bir sunumla Hindu felsefesine dayanan oyunlar oynanıyor.

Oyunun ana figürü hep bir maymun.

Maymun derken Bali’de bir de ünlü “Maymun Ormanı” var.

Pirinç teraslarının muhteşem görüntüsünden ve sessizliğinden sonra Padangtegal yakınlarındaki devasa bir ormanda huzurun sürmesini beklerken özgür maymunların çığlık çığlığa etrafımızda dolaşmaları zıtların birliğinin kanıtı!

Bali’den ayrılırken cenneti sırt çantamıza yükleyemedik ama 5 kiloluk ahşap bir varanı yükledik.

Gümrük polisleri varanın “canlı ve uyutulmuş” olabileceği “kaçırılacağı” kaygısıyla çok heyecanlandı ama sonra eğlendiler.

Maalesef bu güzel ada eşsiz endemik türleriyle kaçakçıların da gözdesi!

Tekrar görüşmek üzere Bali!

Sampai Jumpa Bali!EL SANATLARI CENNETİ Bali el sanatlarından hoşlananlar için de bir cennet.

Özellikle Ubud şehri ahşap oymacılığının, batik kumaşların, resim sanatının en güzel örneklerinin görülebileceği, galeri ve küçük atölyeler ile dolu bir şehir.

Kumaş baskı, dokuma, gümüş takı, resim sanatı bu kendisi küçük ama işleri büyük adanın kültür değerleri.

Zanaatkarlar öyle inanılmaz bir ustalık ve büyük bir ciddiyetle çalışıyor öyle detaylı eserler yaratıyor ki izlemeye doyum olmuyor.

En önemlisi de Balililer müthiş kibar, saygılı ve sempatik insanlar, pazarlıkta dahi asla kırıcı olmadan ürününü zevkle ve şevkle sunan dingin insanlar.

Ubud aynı zamanda bir müzeler şehri.

Evleri, sokakları ve küçük dükkanlarıyla sonsuza kadar yaşanabilecek güzel bir şehir.

Belki de tam da bu yüzden Bali’ye taşınan, çalışan, ticaret yapan Türklerin sayısı sürekli artıyor.ULU YANARDAĞLAR Bali yanardağları ile de ünlü.

En yüksek olanı 3000 metre yükseklikteki Gunung Anung, Anung Dağı, aktif bir volkan.

Adadaki tapınaklar, evler hatta insanların uyuma yönü Balililer için “Dünyanın Merkezi” ve “Tanrıların Evi” olan bu kutsal dağa göre ayarlanıyor.

Bali adasının kuzeydoğusunda bir kaldera (çöküntü alanı) olan Kintemani bölgesindeki Batur gölü ve Bali’nin ikinci en yüksek dağı olan ve 1700 metre yükseklikteki Gunung Batur yanardağı tek kelimeyle muhteşem. 2000 yılında patladığından beri tepesinde dumanı tüten bu dağın lavları çok geniş bir alanı kavurmuş ve biz gördüğümüzde henüz en ufak bir hayat belirmemişti.

Gunun Batur seyir tepesinde eşim Mete’nin Galatasaray forması büyük sükse yaptı.

Bali’de futbol önemli.

GS’ı biliyorlar.

Asya ve Afrika ülkelerinde defalarca şahit olduk, yurtdışında tek futbol markamız GS, bazı futbolcuların adlarını dahi biliyorlar.

LUVAK KAHVESİ Bali ünlü Luvak kahvesinin vatanı!

Kahve zaten acıdır ama bu kahvenin hikayesi çok acı.

Luvak tilki gibi kocaman boncuk gözlü, küçük bir hayvan.

Ormanda kahve çekirdeklerini yiyen, bağırsak sistemi nedeniyle çekirdeklere enzimleriyle farklı bir aroma verip o çekirdekleri hiç hazmetmeden dışarı çıkaran bir canlı.

İşte birisi bu kahve çekirdeklerinin aromatik olduğunu keşfetmiş ve zavallı luvakların hayatı kararmış!

Luvakları minicik kafeslere hapsetmişler.

Endüstriyel amaçlı aromalı kahve çekirdekleri elde etmek için luvaklara sadece kahve çekirdekleri yedirmişler.

Ama başka besin alamayan hayvancıkların açlıktan tüm sistemleri gibi bağırsakları da iflas edip endüstriyel olarak işe yaramaz hale gelince ölsünler diye ormanlara bırakmışlar.

Doğada 20 yıl yaşayan luvakların ömrü kafeslerde sadece 1 yıl!

Luvak kahvesi satın almak, luvakları katletmeye ortak olmak demek.

Luvak kahvesi satın almayın ki luvaklar ormanlarda sağlıkla yaşasın, varsın kahvemizin çekirdekleri luvak aromasız olsun!

Bize kanlı değil, kırk yıl hatırı olan kahve gerek!

İlgili Sitenin Haberleri