Haber Detayı
Yorgun sanayici 2026 için temkinli
Faiz, kur ve enflasyon ablukası altında geçen 2025 yılının faturasını üretim ve rekabet gücü kaybı olarak ödeyen sanayiciler, yeni yıl için oldukça temkinli. Birçok sektörde istihdam çıkışı ve küçülme belirgin şekilde artarken, firmalarını 2026’ya taşıyabilen üreticiler, özellikle kur ve finansman sorunlarında iyileşme olmadığı takdirde kayıpların yeni yılda da artarak devam etmesinden endişeli.
MERVE YİĞİTCAN/YENER KARADENİZ Sanayiciler, faiz, kur ve enflasyon üçgeninde derinleşen sorunların faturasını 2025 yılında üretimde daralma, ihracat kaybı, istihdam çıkışı ve rekabet gücünde zayıflama olarak öderken, yeni yıla ilişkin beklentilerini de oldukça temkinli bir zeminde şekillendiriyor.
Artan finansman maliyetleri, öngörülebilirliği giderek azalan kur yapısı ve yüksek enflasyon baskısı iç pazarda talebi sınırlandırırken, ihracatçı firmaların fiyat tutturma ve mevcut pazarlarını koruma kabiliyetini ciddi biçimde zorluyor.
Zorlu faaliyet koşulları altında birçok sektörde firmalar, yeni yatırımlar yerine verimlilik artışı, maliyet kontrolü ve operasyonel sadeleşmeye odaklanarak 2026’ya ayakta ulaşmaya çalışıyor.
Ancak finansmana erişimde kalıcı bir rahatlama sağlanamaması halinde, üretim kayıplarının derinleşerek süreceği ve sanayinin rekabet gücündeki aşınmanın hızlanacağı endişesi dile getiriliyor.
Nitekim 2025’in son verileri de bu tabloyu destekliyor.
Hatırlatmak gerekirse İstanbul Sanayi Odası İmalat PMI Endeksi kasım ayında 48 puanla eşik değer olan 50’nin altında kalırken, yeni siparişlerdeki zayıflama ve süren maliyet baskılarıyla üretimdeki daralma eğilimi 20’nci aya ulaştı.
İmalat sanayi kapasite kullanım oranı ise kasımda yüzde 74,4 seviyesinde kalarak toparlanma sinyali vermedi.
Bu çerçevede sanayiciler, 2026’da özellikle ihracatçı imalatçıları rahatlatacak adımların atılmasını beklerken, hazır giyimden ayakkabıya kadar emek yoğun sektörlerde destek talepleri de giderek yükseliyor.
EKONOMİ gazetesine konuşan ihracatçı sektör temsilcileri ise belirsizliklere rağmen 2026’ya “ihtiyatlı iyimserlik” ile bakıyor.
Yayan: İhtiyatlı iyimserliğimizi koruyoruz ▶ Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) Genel Sekreteri Veysel Yayan, 2025 yılına ilişkin olarak “Kötünün iyisi diyebileceğimiz bir çerçevede geçti” değerlendirmesinde bulundu. “Beklentilerimiz ise her ikisinde daha da yüksekti” diyen Yayan, “Özellikle üretimde artış beklentisi yüzde 10 civarındaydı.
Ancak yılın ilk aylarında bir duraklama yaşadık.
Son çeyrekte ise bir iyileşme sürecine girdik. 2026 yılında şartların daha da iyileşmesini umut ediyoruz” dedi.
Enflasyonla mücadelede mart-eylül arasında bir zaman kaybı yaşandığını, bunun da beklentilere yansıdığını hatırlatan Yayan, “Ancak sonrasında süreçte yeniden bir iyileşme oldu.
Son çeyrekteki gelişmeler, özellikle enflasyon ve faizde düşüş eğilimi, 2026 beklentilerimizin zemininin sağlam olduğunu gösteriyor. 2026’da da bu şekilde devam ederse beklentilerimiz gerçekleşecektir.
İhtiyatlı iyimserliğimizi koruyoruz” diye konuştu.
Sektör için 2026’da kritik önemde olan iki konuya da işaret eden Yayan, “AB’nin alım kotalarını yüzde 47 oranında azaltma ve gümrük vergisi oranını yüzde 25’ten 50’ye çıkarma yönündeki uygulamalarına karşı mütekabiliyet çerçevesinde karşılık vermemiz gerekiyor ve bunun hazırlıklarına şimdiden başlanmasına ihtiyaç var. 2026 yılında çelik sektörünün en önemli konularından biri bu ve diğeri de Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM)...
Bu iki konu bizim AB ile devam edip edemeyeceğimizi gösterecek.
Zira bu kadar kendine yontan bir üslup içinde AB ile nasıl ticaret yapabileceğiz buna bakacağız” ifadelerini kullandı.
Tecdelioğlu: Para kazanmadan ihracat yapıyoruz ▶İstanbul Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği (İDDMİB) Çetin Tecdelioğlu, sektörün bu yılı yüzde 6 artışla 13,5 milyar dolarlık ihracatla kapatmaya hazırlandığını söylerken, 2025’i “Rekabet gücümüzü kaybettiğimiz, karsız bir yıldı” diyerek özetledi.
Finansmana erişilse de kalitesinin çok kötü olduğunu dile getiren Tecdelioğlu, “Yüksek faiz nedeniyle birçok firmanın özkaynağı eridi.
Yurtdışından gelen siparişleri almakta zorlandık.
Çünkü bu faiz oranlarıyla işimizi çevirebilecek kalitede finansmana ulaşamadık.
Yüksek enflasyon nedeniyle fi yat yükseltemedik.
Düşük kur politikası rekabetçiliğimizi ciddi anlamda zedeledi” dedi.
Sektör istihdamının yüzde 10 azaldığını, kapasite kullanım oranlarının yüzde 20-25 bandında gerilediğini dile getiren Tecdelioğlu, yeni yılda ihtiyatı elden bırakmamak gerektiğine dikkat çekerek, “2026’da da bu mücadeleyi nasıl devam ettireceğimizle ilgili kaygılıyız.
Bu nedenle devletimizin acilen ihracatçıya pozitif ayrımcılık yapması lazım.
Özellikle sigorta primi, kur desteği ve vergi konularında düzenlemeler yapılmalı.
Yoksa biz ihracat yapıyoruz ama para kazanmadan sadece taahhütlerimizi yerine getirmek için yapıyoruz” ifadelerini kullandı.
Narbay: 2025’te 2,2 milyar dolarlık üretim kaybı yaşadık ▶ Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Toygar Narbay, hazır giyim sektörünün 2025 yılını ciddi kayıplarla kapattığını belirterek, ihracat, ithalat ve istihdamdaki bozulmanın sektör üzerinde ağır bir baskı oluşturduğunu söyledi.
Narbay, “Bu yılı 16,7 milyar dolar civarında bir ihracat ile kapatacağız. 1,2 milyar dolarlık bir kayıp var.
İthalatta da 4,95 milyar dolar ile kapatacağız.
Orada da 1 milyar dolarlık bir artış var.
Yani bir yılda 2,2 milyar dolarlık bir üretim kaybı söz konusu.
Bu da 130 bin kişilik istihdam kaybına neden oldu. 2026 yılı verilecek desteklere bağlı olarak seyrine devam edecek. 3 bin 500 TL’lik desteğin yaygın bir şekilde kullanımı sağlanırsa ve yüzde 3’lük döviz dönüşüm desteği de sene sonuna kadar uzatılırsa işletmelerin suyun üstünde kalabileceği bir sene olacak 2026.
Dolayısıyla bu istihdam kaybını da büyük ölçüde durdurmuş olacak. 2027 yılında ise pazar büyümeye devam edeceği ve 2022 seviyesindeki rakama ulaşacağı için 2027’den itibaren de bir miktar büyüme başlayacak.
Ancak bu süreci yakalayabilmenin temeli daha önce açıkladığımız önerilerimizin tamının hayata geçirilmesine bağlı.
Bunlar hayata geçirilirse büyüme başlar” diye konuştu.
Öksüz: İhracattaki artış işler iyi anlamına gelmiyor ▶ İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı Ahmet Öksüz, tekstil sektörünün 2025 yılında ihracatını koruduğunu ancak bunun sektörün iyi bir yıl geçirdiği anlamına gelmediğini söyledi.
Öksüz, “Tekstil sektörü olarak 2025’te ihracatı koruduk.
İhracat tarafında bir düşme olmadı.
Sebebi de konfeksiyon sektöründeki daralma oldu diyebiliriz.
Konfeksiyon sektöründe fi yat tutturamama sorunu olduğu için kumaş yurtdışına yöneldi.
Bu işler daha iyi olduğu anlamına gelmiyor.
İhracatın düşmemesi iyi bir yıl demek değil.
Ama 2026’da işlerin en azından daha da aşağı gitmeyeceği bir yıl olacak.
Beklemiyoruz böyle bir şey. 2025’te yüzde 35 gibi bir kur artışı oldu.
Asgari ücret artışının bunun altında kalması en azından maliyetlerde daha da kötüye gitmediğimiz anlamına geliyor.
Ben tekstil ve hammaddeleri tarafında ihracatın belki artabileceğini de düşünüyorum ama hazır giyim de ne olur bilemeyiz aynı düzeyde de kalabilir.
Kapanma ve istihdam kaybı konusunda da yeterince küçüldük diye düşünüyorum.
Daha da fazla bir kapanma ya da istihdam çıkışı beklemiyorum” dedi.
İçten: Maliyet artışlarını finanse etmek daha da zorlaşacak ▶ Türkiye Ayakkabı Sanayicileri Derneği (TASD) Başkanı Berke İçten, ayakkabı sektörünün 2025 yılını da gerileme ile kapattığını, son üç yıldır süren maliyet baskısı ve rekabet sorunlarının sektörü savunma pozisyonuna ittiğini söyledi.
İçten, “Bizim açımızdan 2025 yılı, 2023 ve 2024’te olduğu gibi gerileme ile kapattığımız bir yıl oldu. 2022’nin son çeyreğinden başlayan, 2023-2024’te de pahalı olduğumuz, maliyetlerimizin yükseldiği, döviz kurlarının stabil gittiği bir ortamda ihracatta ciddi kayıplar yaşadık.
Kapanan firmalar, kaybettiğimiz istihdamlar oldu. 2025, savunma ile geçen firmaların ayakta kalmaya çalıştığı bir süreç oldu.
Ticaret Bakanlığımızın ilave gümrük vergisinde bir miktar artış yaparak korumayı biraz artırarak sektörü savunmaya çalıştığı bir yıl oldu” diye konuştu.
TASD Başkanı İçten, 2026 yılına ilişkin beklentileri konusunda ise şu ifadeleri kullandı: “İhracattaki kayıp devam ediyor.
Asgari ücret de arttı.
Çalışanların da çok mutlu olmadığı artışı biz de maliyetlerimizi yüzde 15 yükseltmesine rağmen rekabet nedeni ile fi yatlarımıza yansıtamıyoruz.
Bizim açımızdan da finansa etmenin zor olduğu bir süreç olacak.
Zaten sektörde karlılık yok.
Emek yoğun sektörlerde çalışan desteğinin 3 bin 500 TL’ye çıkması olumlu bir gelişme ama bizim talebimiz kur politikasının devam edeceği bu süreçte emek yoğun sektörlerde 3 bin 500 TL’lik desteğin 5 bine çıkarılması bizim talebimiz.
En azından kafa kafaya geliriz.
Aksi halde zorlanacağız.
Bu destekler olmazsa sektörde aşağı yönlü iniş hızlanır, özellikle Mısır’a doğru yönleniş hızlanır.” Gürcan: İkinci yarıdan sonra düzelme bekliyoruz ▶ Mobilya Sanayi İş Adamları Derneği (MOBSAD) Başkanı Nuri Gürcan Nuri Gürcan, emek yoğun sektörlerden biri olan mobilya sektöründe hem iç hem de ihracat pazarlarının adet bazında küçülme ile kapandığını söyledi.
Gürcan, “Üstelik iç piyasada durgunluk hala devam ediyor.
Ciddi anlamda fi yat farklılıkları var.
Özellikle hammadde, genel giderleri, kiralar yüksek oranlarda arttı.
İhracat pazarlarında ise fi yat tutturamıyoruz doların baskılanması yüzünden.
Yurtdışında dolar bazında yüzde 20-25 fi yat artırmak zorunda kaldık.
Bunu yabancı müşterilere izah etmekte zorlanıyoruz.
Bu yüzden ihracat pazarlarında da yüzde 20-30 kayıp yaşadık.
İhracatımız dolar bazında ise geçen seneye yakın bir rakam ile kapatıyoruz. 2026’da ilk 6 ayda aynı bu şekilde olacağını tahmin ediyoruz.
İkinci yarı ya da üçüncü çeyrekten sonra düzeleceğini umuyoruz” diye konuştu.
Pelister: Fırsatlar var ama uygun finansman ve öngörülebilirlik gerekiyor ▶ İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, zorlu koşullara rağmen sektörün yılı yaklaşık 32 milyar dolar ihracatla tamamlamasını beklediklerini söyledi. 11 aylık dönemde sektörde kapasite kullanım oranının yüzde 75,88 ile genel olarak imalat sanayinin kapasite kullanımının üzerinde gerçekleştiğini belirten Pelister, şirketlerin insan kaynağını ise korumaya özen gösterdiğini dile getirdi.
Pelister, “Özellikle ihracatçı firmalar açısından maliyetlerin döviz bazında artması, fi yat tutturmayı zorlaştırıyor.
Özellikle ABD-Çin arasındaki tarife savaşları yüzünden dünyadaki fi yat aralıkları çok değişken olmaya başladı.
Çinli firmalar Çin üretim kökenli kimyasal hammadde ve mamullerin fi yatlarını ciddi miktarda indirdiler.
Dolayısıyla bu da bizim diğer dış pazarlarda rekabetçiliğimizi etkiliyor” diye konuştu. 2026 yılı beklentileri için ise Pelister, şu ifadeleri kullandı: “Temel beklentimiz, küresel pazarlarda normalleşmeyle birlikte tekrar yukarı yönlü bir ivme yakalamak. 2026 yılına ilişkin hedefimiz; daha yüksek katma değerli ve sürdürülebilir ürün ihracatını artırmak, Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyumu güçlendirmek ve küresel pazarlarda rekabet gücümüzü pekiştirmektir..” Güleç: Belirsizliklerin içinde belirli politikalar oluşmaya başladı ▶ Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkan Vekili ve Mobilya Dernekleri Federasyonu (MOSFED) Başkanı Ahmet Güleç, nadasa kaldık benzetmesi yaptığı 2025 yılında ihracatın dolar bazında geçen yıla oranla yüzde 1-2 artış ile kapanacağını söyledi.
Güleç, “Ciro bazında geçsek de adet bazında firmaya göre değişmekle birlikte daralma yaşandı.
Bu yüzden fi yat artırmak zorunda kaldık.
Bu da bizim pazar kaybımız anlamına geliyor.
İç piyasada da pazar adet bazında yine yüzde 15-20 bazında küçüldü.
Ciddi duraklama yaşadık.
Bunda uluslararası arenada yaşanan belirsizliklerin de etkisi büyük.
Bir yanda Gazze olayı, bir tarafta Rusya-Ukrayna savaşı, bir yanda da Trump’ın belirsizliği artıran söylemleri ile mücadele ediyoruz” dedi.
Hem iç hem de dış pazardaki düşüşün bir diğer nedenini de pandemi döneminde artan talebin mobilya sektörü satışlarını ötelemesi olduğunu kaydeden Güleç, “Bu nedenle dünyada da bir küçülme var. 2026’da umudumuz var İnanıyoruz ki daha iyi bir yıl olacak.
Belirsizliğin az olacağı bir yıl olacak.
Belirsizliklerin içinde belirli politikalar oluşmaya başladı.
Ukrayna-Rusya savaşı da durursa Avrupa’da satışlar artacaktır.
Bu kadar durgunluktan sonra daha hareketli geçecektir mobilya ihracatı” dedi.
Şengül: Temkinli ve rekabetin sertleştiği bir döneme hazırlıklı olmak gerekiyor ▶ Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği (TÜRKBESD) Yönetim Kurulu Başkanı Alper Şengül, 2025’in beyaz eşya sektörü açısından hem iç pazarda hem de ihracatta baskıların yoğunlaştığı bir yıl olduğunu söyledi.
Şengül, “İhracattaki düşüşün artık dönemsel değil, süreklilik arz eden bir eğilim haline geldiğini görüyoruz.
İç pazarda da benzer şekilde talep zayıf seyrederken, satışlarda belirgin bir yavaşlama gözleniyor.
Artan girdi maliyetleri, hammaddeye erişimde yaşanan sıkıntılar ve ticaret politikalarındaki belirsizlikler sektörümüzü doğrudan etkiliyor.
Tüm bu veriler değerlendirildiğinde, 2025 yılının sektörümüz için talebin dalgalı seyrettiği, maliyet baskılarının yoğunlaştığı ve küresel pazar koşullarının rekabeti sertleştirdiği bir yıl olarak geride kaldığını söyleyebiliriz.
Bu nedenle üretim ve ihracat kabiliyetinin korunması, girdi maliyetlerinin dengeli ilerlemesi ve yurtdışı pazarlarda rekabet gücünü zayıflatacak ilave yüklerden kaçınılması kilit rol oynuyor. 2026 yılına ilişkin görünüm, sektörün temkinli ve dengeli bir zeminde ilerleyeceğine işaret ediyor.
Dolayısıyla uluslararası pazarlarda güçlü bir büyüme momentumu beklemek yerine temkinli ve rekabetin sertleştiği bir döneme hazırlıklı olmak gerekiyor.
Rekabeti destekleyen mekanizmaların korunması büyük önem taşırken bu kapsamda Dahilde İşleme Rejimi’nin sürekliliği ve maliyet öngörülebilirliği de önemli.
Önümüzdeki dönemde enerji verimli ürünlere yönelik yatırımlar ve teknolojik dönüşüm, sektörümüzün rekabet gücünü korumasında belirleyici olacak” diye konuştu.
Otomotivde asıl risk yeni yatırım döneminde ▶ Sanayicinin 2025’te yaşadığı maliyet şoklarının otomotiv sanayisini de temkinli bir 2026’ya taşıdığını belirten OSD yetkilileri, sektörün uzun vadeli yatırım döngüsü sayesinde bugünü yönetebildiğini ancak asıl riskin yeni proje kararlarında ortaya çıkacağını vurguluyor.
OSD cephesinden yapılan değerlendirmede, “Bugünkü üretimi geçmişte alınan kararlar ayakta tutuyor.
Ancak 2027–2028 döneminde masaya gelecek yeni yatırımlarda Türkiye’nin rekabetçiliği ciddi bir soru işareti olacak.
Artan maliyetler, kurun seyri ve finansmana erişim, yatırımcı açısından belirleyici unsurlar hâline geldi” denildi.
Yetkililer, AB’de yükselen “Made in Europe” yaklaşımının Türkiye açısından hem fırsat hem de büyük bir risk barındırdığına dikkat çekerek, bu çerçevenin dışında kalınması hâlinde yeni projelerin başka ülkelere kayabileceği uyarısında bulundu.
Otomotiv tedarik sanayisinde ise tablo daha kırılgan.
TAYSAD Başkanı Yakup Birinci, artan işçilik ve girdi maliyetlerinin rekabet gücünü hızla aşındırdığını, bunun da gelecek projeleri doğrudan tehdit ettiğini söyledi.
Birinci, ihracatta görülen artışın büyük ölçüde geçmiş yıllarda alınmış siparişlerden kaynaklandığını belirterek, “Bugün sorun yok gibi görünüyor ama otomotiv projeleri 2–3 yıl önceden planlanıyor. 2026 nispeten yönetilebilir olsa da 2027 sonrası için riskler büyüyor” dedi.
Kapasite kullanım oranlarının yüzde 70’in altına indiğini hatırlatan Birinci, bu seviyenin alarm verici olduğunu vurguladı.
Maliyet baskısı nedeniyle bazı firmaların yatırımlarını Fas, Romanya ve ABD gibi ülkelere kaydırmaya başladığını belirten Birinci, acil önlem alınmaması hâlinde Türkiye’nin tedarik zincirindeki konumunun zayıflayacağı uyarısında bulundu.