Haber Detayı
Türk Ortodoks Patrikhanesi’nden tepki: Bartholomeos’un ziyareti Lozan’a başkaldırı
Fener Rum Kilisesi Başpapazı Bartholomeos’un ABD ziyaretini eleştiren Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Selçuk Erenerol, Türk devlet yetkililerinin müdahale etmesi gerektiğini vurguladı. Erenerol, Fener Kilisesi ve Bartholomeos’un ABD güdümünde Türkiye düşmanı faaliyetler yürüttüğünü söyledi.
Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Selçuk Erenerol, Bartholomeos’un ABD ziyaretine tepki gösterdi.
Ulusal Kanal’dan Kıvanç Özdal’ın sorularını yanıtlayan Erenerol, Türk Devleti’nin Fener Rum Kilisesi’nin bölücü ve Türkiye karşıtı faaliyetine izin vermemesi gerektiğini vurguladı.
Erenerol, Fener Kilisesi’nin tarihte hiçbir zaman ekümenik sıfatına sahip olmadığını, bunun 1948’den beri uygulanan bir emperyalist proje olduğunun altını çizdi.
Selçuk Erenerol şunları ifade etti: ‘ATATÜRK HIYANET YUVASI DEDİ’ “Fener Rum Kilisesi öncelikle Lozan'dan beri sadece bir azınlık kilisesi statüsündedir.
Oranın patriklik yetkisi yoktur. “Lozan'dan itibaren mübadele sonrasında sadece İstanbul ve adalarda kalan Rum asıllı Türk vatandaşlarının dini vecibelerini yerine getirebilmesi için tutulmuş bir kurumdur.
Ne yazık ki Lozan'daki görüşmeler sırasında bu hıyanet yuvasının kapatılmak istenmesi olsa dahi başarıya ulaşamamıştır. “Zaten mübadelede ağırlıklı olarak karşı taraftan dayatılmıştır ve bu huzurda başarılı olunamamıştır.
Atatürk'ün hıyanet yuvası dediği bu ne yazık ki çer kurumu içimizde bir Truva atı misali bırakılmıştır. “Tabi o günden beri çok büyük problemler yaratmaktadırlar.
Ne kadar hukuki olarak sadece bir azınlık statüsü içerisinde bulunsa dahi hiçbir zaman bu Megali İdea hayallerinden vazgeçmemişlerdir.
Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Selçuk Erenerol ‘ABD BAŞKANININ UÇAĞIYLA GELEN PATRİK’ “1821'de yapılan Mora katliamından beri bu Megali İdea ürküsünü içlerinde taşımaya devam etmişlerdir.
Etniki Eterya, Mavri Mira gibi cemiyetlerin ruhunu özünde taşıyorlardır.
Bunun da en ne yazık ki büyük örneği Kıbrıs meselesinde görülmüştür.
Yurt dışından gelen fonların Kıbrıs'ta bulunan çeteleri silahlandırmak için harcandığı sayıştay raporlarıyla sabittir. “Ne yazık ki Cumhuriyet döneminde de bu ruhu, bu düşmanlığı hep içlerinde taşımışlardı.
Keçiler değil, bu kurumun kendisi büyük bir tehlike oluşturmaktadır. “Bakın 1949 yılında Lozan'ı ilk kez deldiler.
ABD Başkanı Truman'ın özel ışığıyla Başpapaz Athenagoras’ın gönderilmesi Lozan'ı delmiştir.
Yasalarınıza aykırı bir şekilde bize bir başpapaz göndermişlerdir.
Türk vatandaşı olmayan. “Kendisi de aynı zamanda Mavri Mira'nın kurucu üyelerinden bir tanesidir.
Ve bunu yıllar sonra Türkiye Cumhuriyeti'ne resmen itelediler. “O günden beri verilen bu tavizler bugün gerçekten uluslararası boyutlarda sorun yaratmaktadır.
Bu olay sadece dini olarak Ortodoks dünyasını ilgilendiren bir durum değil.
Direkt olarak bu faaliyetler siyasidir.
Biz buna karşı çıkıyoruz. ‘FENER’İN YETKİLERİ SINIRLI’ “Bu kurum Fener Rum Kilisesi'ne inen kurum sadece Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde kalan İstanbul ve adalarda mübadeleye tabi tutulmamış Rum asıllı vatandaşlarımızın ibadetlerini yerine getirmesi için tutulmuştur.
Başka hiçbir görevleri yoktur. “Bugün iddia edilen bu ekümenik gibi unvanlar büyük tehlikeler artmaktadır.
Hem Ortodoks dünyası içerisinde siyasal olarak büyük bir tehlikedir bu, hem de Türkiye Cumhuriyeti'nin bölünmez bütünlüğüne karşı bir başkaldırıdır. “Bakınız Ukrayna'da yaşanan bu savaş bir tarafta da Fener Rum Kilisesi'nin attığı adımlar yüzündendir.
Oradaki kiliseyi bulunan Ukrayna Kilisesi'ni Moskova Patrikliği'nden koparıp ABD güdümüne sokmuşlardır ve kendilerine bağlamışlardır.
YARGITAY’IN 2007’DEKİ KARARI “Bunu nasıl yapabilirler?
Böyle bir statüleri, böyle bir görevleri, hukuki karşılığı bulunmamaktadır.
Bakın 2007 yılında Yargıtay 4.
Ceza Dairesi'nin 5603 sayılı ilamında bu açıkça gösterilmiştir. “Hiçbir şekilde Fener Rum Kilisesi'nin ne Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde ne de uluslararası arenada hiçbir ibadethanenin iç işlerine karışamaz.
O Yargıtay kararı Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde bulunan Bulgar kilisesiyle, cemaatiyle Fener Rum kilisesi arasındaki bir sürtüşmeden dolayı açılmıştır. “Yargıtay çok açık bir şekilde bu atılan adımların hiçbir şekilde anayasaya, Lozan'a ve TCK'ya uygun olmadığını belirtmiştir.
Buna rağmen o günden beri özellikle uluslararası arenada dün de gördüğümüz gibi resmen bir devlet başkanı olarak karşılanmakta ve hukuki hiçbir dayanağı olmayan bu adımları atmaktadırlar. “Bakın sosyal medyaya baktığımızda hem kendi resmi hesapları hem onlara yakınlığıyla bilinen diğer hesaplar ve haber siteleri onları her yerde ekümenik patrik olarak tanıtmaktadır.
Kendi resmi sitelerinde de sosyal medya hesaplarında da… Bunu yapıyorlar.
Yurt dışında gittikleri konferanslarda Yeni Roma ve Konstantinopol'ün ekümenik patriği sıfatıyla konuşmalar yapmaktadırlar. 'EKÜMENİKLİK DEMEK VATİKAN DEMEK’ “Devlet başkanlığının huzuruna bu sıfatlarla çıkmaları Türkiye Cumhuriyeti'nin bölünmez bütünlüğüne resmen bir başkaldırıdır.
Bu öyle basit dini bir durum değildir.
Bunu defaatle anlattık.
Dilimiz döndüğünce bunu insanlara anlatmaya çalışıyoruz, halkımıza anlatmaya çalışıyoruz. “Ama ne yazık ki halkımız bunu daha çok bir Hristiyan meselesi, kendi içlerinde, işte cemaatler arası bir tartışma olarak görüyor.
Hiçbir alakası yok.
Ekümeniklik demek, resmen Vatikan gibi nevi şahsına münhasır bir yapılanma demektir.
Ekümenik olabilmesi için kendi hukukunu getirmesi gerekir.
Sadece tebaasıyla, cemaatiyle beraber olması yetmiyor.
Aynı zamanda kendi hukukunu uygulaması gerekmektedir.
Bakın bu ne Osmanlı'da müsaade edilmiştir ne Türkiye Cumhuriyeti'nde müsaade edilmiştir.
Hiçbir zaman ekümenik olmamıştır. “Osmanlı böyle bir şeye müsaade etmedi, Türkiye Cumhuriyeti böyle bir şeye müsaade edemez.
Burası zaten layık bir cumhuriyettir. “Ekümenik olması zaten doğru düzgün bir cemaatte bulunmamaktadır.
Ama dünyadaki bütün Ortodoks topluluk onların ekümenikliğini zaten tanımamaktadır.
Böyle bir çoğunluğa ulaşmış değiller.
Bir de zaten din hukuku içerisinde, Ortodoksluk mezhebinde böyle bir şey yoktur.
Vakti zamanında Bizans yani Doğu Roma içerisinde ekümenik sıfatını almaları yine siyasal oyunlar tarafından olmuştur. “Yoksa Ortodoksluk mezhebinde her bağımsız devletin milli kiliseleri bulunur.
Vatikan gibi bir yapılanma yoktur Ortodokslukta direkt olarak. ‘YEŞİL KUŞAK PROJESNİN PARÇASI’ “Katolik dünyasında bulunan ast-üst ilişkisi bulunmamaktadır.
O yüzden bu atılan adımların hepsi tamamen siyasaldır. “İşte vakti zamanında 20. yüzyılda Sovyetler Birliği'ne karşı kullanılacak yeşil kuşak teorisi malum bildiğiniz özellikle Orta Doğu'da İslam coğrafyasında kullanılmış bir şeydir.
Bunun da bir devamı olarak Sovyetler'e karşı Ortodoks dünyasına yani parantez içerisinde burayı kullanmaya çalışıyorlar.
O yüzden Amerika'nın bu kadar desteği, Batı dünyasının bu kadar desteği var. “Batı liderlerinin geldiğinde ekümenik patrik diye ziyaret etmesi bu yüzdendir.
Tamamen siyasal bir oyundur.
Böyle unvanlara sahip değillerdir.
Özellikle bu son olan olayda... “Zaten yıllar önce biliyorsunuz büyük bir fiyasko yaşamıştık.
Bu 15-16 Haziran 2024’te İsviçre'de düzenlenen Ukrayna Barış Forumunda toplantısında Türkiye Cumhuriyeti'ni temsilen zaten Dışişleri Bakanlığımız orada bulunmaktaydı. “Onların yanında bir de ekümenik patrik sıfatıyla Bartholomeos'u oturttular.
Fener Rum Kilisesi’ne böyle bir paye verdiler.
Bir de kendi bayrağını açtı.
Bu fiyaskoyu hatırlarsınız.
Bunun bir benzeri de şimdi Amerika'da yaşandı.
Boston konsolosluğuna bağlı bir çalışan gidip apronda karşılıyor. “Özel uçaktan inen Bartholomeos'un heyetine karşılıyor.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti buna nasıl müsaade edebilir?
Yani bir taraftan zaten bu açılım saçılım saçma sapan bir süreç içerisinde bölücü faaliyetlere bu kadar göz yumuluyor.
Öte taraftan da bu siyasal dincilerin yaptığı hiçbir şeye ses çıkarılmıyor. ‘KONU YALNIZCA HRİSTİYANLARI İLGİLENDİRMİYOR’ “İnsanlar gerçekten bunu bu kadar bilmiyor, olamaz.
Devlet yetkilileri bu kadar bunu bilmiyor, olamaz.
Bunlar resmen belli başlı tavizleri kabul ederek atılan adımlardır.
Bunun karşılığında ne verilmiştir?
Hiçbir şekilde devlet geleneğine ve ciddiyete yakışmayan bir durumdur.
Dediğimiz gibi bu ekümenik sıfata hafife alınacak, öyle tarihten gelen, hiçbir manası olmayan bir sıfat değildir. “Gerçekten Türkiye Cumhuriyeti'nin bölünmez bütünlüğüne, bağımsızlığına, egemenliğine karşı atılan adımlardandır.
Ve 1821'den beri dediğimiz gibi yani Mora katliamı yakıldığından beri bu kurum, bu ruhu içinden atmamıştır. “Bu düşmanlığa devam etmektedir.
Bugün yüzünüze gülen insanları oturup kardeşlik safsatası altında görmeyin lütfen.
Zaten Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hepsi eşittir. “Bizim Türkiye Cumhuriyeti'nin bölünmez bütünlüğüne karşı atılan bu adımlar hususunda dile getirdiğimiz hukuki bir yan var.
Zaten Yargıtay kararı da bunu gösteriyor.
Resmiyete dökülmüş bir şekilde atılan bu adımların bu benzeri ve daha birçok adımın anayasaya, Lozan'a ve TCK'ya aykırı olduğu ayan beyan ortadadır.
Burada bir hukuk problemi bulunmakta.
Bu siyasi faaliyetler direkt olarak hukukun konusudur.
Ve yetkililerin artık bu tavizleri vermemesi gerekmektedir.”