Haber Detayı

Mavi Anadolu’nun yorulmayan yolcusu
Kültür sanat aydinlik.com.tr
06/09/2025 00:00 (3 ay önce)

Mavi Anadolu’nun yorulmayan yolcusu

Anadolu’nun eşsiz mirasını Cumhuriyet felsefesiyle buluşturdu. Homeros’u, Heredot’u, mitolojiyi Azra Erhat’tan öğrendik. Mavi Anadolu akımının kurucusu Azra Erhat, 6 Eylül 1982’de aramızdan ayrıldı.

Filolog, çevirmen ve yazar Azra Erhat bütün ömrünü Anadolu’nun medeniyet mirasına adadı.

Medeniyetin Yunan ve Roma uygarlıklarında çıktığı fikrine karşı çıktı, Batı’nın Avrupamerkezci tezlerini iğneyle kuyu kazarak çürüttü.

Homeros’u, Truva Savaşı’nı, Heredot’u halk diliyle çevirdi.

Atatürk’ün izinde giden Erhat, Cumhuriyet’in meşalesiyle Mavi Anadolu’nun peşine düştü.

ANADOLU KÜLTÜRÜNÜ CUMHURİYET FELSEFESİYLE İŞLEDİ 1915 yılında İstanbul’da doğan Azra Erhat, erken yaşlardan itibaren Avrupa’nın farklı kentlerinde eğitim gördü.

Viyana, Brüksel gibi merkezlerde klasik diller ve hümanist düşünceyle tanıştı.

Brüksel’deki lise yıllarında Yunanca ve Latinceye yöneldi; “Çok zorlanıyordum ama dönmek istemedim” diye hatırlayacaktı o günleri.

Edebiyatla, tiyatroyla, insanlıkla kurduğu bu erken temas, onu yalnızca bir çevirmene değil, kültürü halk için yeniden tanımlayan bir aydına dönüştürecekti.

ÜNİVERSİTE YILLARI: AYDINLANMANIN İZİNDE İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde öğrenci olduğu yıllarda Orhan Veli ile tanıştı; Veli ona “L’Azros” lakabını taktı.

En büyük dönüm noktası ise hocası Leo Spitzer ile karşılaşmasıydı. “Spitzer olmasaydı bugün ben olmazdım” diyecekti.

Spitzer’in yönlendirmesiyle 1936’da Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ne mütercim olarak atandı.

Azra Erhat artık Cumhuriyet’in inşa ettiği akademik dünyanın bir parçasıydı.

HOMEROS’U VE HEREDOT’U ÇEVİRDİ 1940’lı yıllarda Hasan Âli Yücel’in öncülüğünde kurulan Tercüme Bürosu’nda görev aldı.

Aristophanes’ten Barış, Platon’dan Devlet, Sophokles’ten Elektra gibi klasik eserleri Türkçeye kazandırdı.

Orhan Veli’yle birlikte Anouilh’in Antigone çevirisini yaptı. 1950’lerde, A.

Kadir ile birlikte Homeros’un İlyada ve Odysseia destanlarını çevirmeye başladı.

A.

Kadir bu süreci, “Azra’nın bilgisi ve enerjisi bana hep güven ve güç verdi.” sözleriyle anlatacaktı.

MİTOLOJİYİ ANADOLU’DA YENİDEN KURMAK Batı’nın medeniyetin Yunan ve Roma uygarlıklarında ortaya çıktığı yönündeki tarih tezlerine karşı çıktı.

Mitoloji sözlüğünü hazırlayan Erhat, “Kendi olanaklarımızla, kendi yazılı kaynaklarımızdan faydalanarak özgün bir deneme yapmayı yeğ gördük” diyerek Avrupamerkezci tarih tezlerine meydan okuyordu.

Erhat eserinin önsözünde mitolojinin çıkış noktasının Anadolu, Mısır ve Fenike uygarlıkları olduğunu belirterek şu ifadeleri kullanmıştı: “Kaldı ki mitoloji deyince başta Yunan-Roma mitolojisi diye bir kavram akla gelir.

Bu anlayış da hatalıdır.

Aslında bir Akdeniz çevresi efsaneler topluluğu vardır, onu Yunanistan ve Roma’ya mal etmemiz, bu efsanelerin Yunanistan ve Roma uyruklu yazarların ka-lemiyle Yunanca ve Latince olarak yazılmış olmasından ileri gelir.

Oysa bu efsanelerin çıkış yeri ne Yunanistandır, ne de İtalya, Anadolu’dur, Girit’tir, Mezopotamya’dır, Fenike, Mısır’dır, ya da bütün bu yerlerdeki sözlü geleneklerin karışımından ortaya çıkmış bir bütündür.” MAVİ YOLCULUK RUHU: BİR KÜLTÜR SEFERBERLİĞİ Halikarnas Balıkçısı ve Sabahattin Eyüboğlu ile birlikte “Mavi Yolculuk” kavramını hayata geçirdi.

Tarihsel mirasın geleceğe taşınabilmesi için toplumsal bilincin şart olduğunu bilen Erhat, Mavi Anadolu ve Mavi Yolculuk kitaplarıyla, Anadolu’nun arkeolojik, tarihsel ve kültürel değerlerini sade bir dille anlattı. ‘BEN YIKILMADIM ÇÜNKÜ BU ÜLKEYE BORCUM VARDI’ 1970’li yılların başında, aralarında Sabahattin Eyüboğlu ve Vedat Günyol’un da olduğu bir grupla birlikte tutuklandı.

Sorgularında, yıllar önce kısa süreli evli kaldığı Macar eşi ve bir telefon konuşmasındaki “Sabahattin ve Vedat’lı bir trio’yuz” ifadesi delil gösterildi.

Cezaevi günlerinde Gülleyla’ya Anılar kitabını kaleme alan Erhat, aydın namusunu hep taşıdı: “Suç işlemek şöyle dursun, 56 yıllık ömrümü insanlık ve özellikle Türkiye diye, yalnız içinde doğduğum için değil, bütün bilincim ve sevgimle kendime yurt, biricik vatan olarak seçtiğim bir ülkenin kültür hizmetine verdim.

Bunca çabanın tutuklulukla sonuçlanması, benim yaşta bir kadını kırabilir, yıkabilirdi.

Ama ben yıkılmadım.

Çünkü bu ülkeye borcum vardı.” 6 Eylül 1982’de hayata gözlerini yuman Azra Erhat, geriye yalnızca çeviriler değil; Anadolu’yu, Cumhuriyet’in halkçı ve aydınlık yüzüyle yeniden kuran bir düşünsel miras bıraktı.

Anadolu’nun üç kahramanı: Hektor, Fatih ve Atatürk Truva Savaşı’yla İstanbul’un Fethi ve Kurtuluş Savaşı arasında özgün bir bağ kuran Azra Erhat, Sabahattin Eyüboğlu’nun Montaigne’den aktardığı şu cümlelere kitabında yer verir: “Türklerin Padişahı İkinci Mehmed, Papa İkinci Pius’a şunları yazmış: İtalyanların bana düşman olmalarına şaşıyorum.

Biz de İtalyanlar gibi Troyalıların soyundanız.

Yunanlardan Hektor’un öcünü almak benim kadar onlara da düşer; onlarsa bana karşı Yunanları tutuyorlar.” Erhat daha sonra Atatürk’ün de “Troyalıların öcünü aldık!” dediğini aktarır: “Eyüboğlu bu şaşılası metne rastlayınca tarihçilere başvurmuş ne düşünüyorlar diye, ama ‘saçma, uydurma’ diye kesip atmış tarihçiler, Fatih böyle bir söz söylemiş olamazmış.

Aradan zaman geçmiş, Eyüboğlu Zafer Anıtı’nın yapılması için açılan yarışmada jüri üyesi olarak Dumlupınar’a gitmiş.

Orada, savaşa katılmış olan emekli bir albay Mustafa Kemal’in ağzından duyduğu sözler arasında şunu da söylemiş: ‘Dumlupınar’da Yunanlardan Troyalıların öcünü aldık!’ demişmiş Mustafa Kemal. ‘Fatih’le Mustafa Kemal’i buluşturan bu söz yerimden hoplattı beni.’ diyor Eyüboğlu.”

İlgili Sitenin Haberleri