Haber Detayı

‘Türkiye’de sendikal haklar fiilen gasp ediliyor’
Emek aydinlik.com.tr
26/10/2025 00:00 (2 ay önce)

‘Türkiye’de sendikal haklar fiilen gasp ediliyor’

Birleşik Metal İş Sendikası Genel Başkanı Özkan Atar, Türkiye’de sendikal hakların sistematik biçimde engellendiğini belirterek, ‘Yargı işveren lehine işliyor, Anayasa Mahkemesi kararları beş yıldır yok sayılıyor.’ dedi.

Ulusal Kanal Haber Dairesi Başkanı Mustafa İlker Yücel’in sunduğu “Ezber Bozan” programının konuğu olan DİSK Genel Başkan Yardımcısı ve Birleşik Metal İş Sendikası Genel Başkanı Özkan Atar, Türkiye’deki sendikal mücadelenin durumunu, örgütlenmenin önündeki yasal ve pratik engelleri anlattı.

Atar, işçi sınıfının büyük çoğunluğunun sendikasız olduğunu belirtirken, mevcut yasaların suistimal edildiğine ve Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığına dikkat çekti.

Türkiye’nin sendikal haklar konusunda dünyadaki en kötü 10 ülke arasında yer almasının tesadüf olmadığını söyledi. ’12 EYLÜL MÜCADELENİN KIRILMA NOKTASI’ Atar, Türkiye’de sendikasızlaşmanın yapısal nedenlerini anlatırken, 12 Eylül 1980 askeri darbesini “sendikal hakların gerilemesinde en kritik dönemeç” olarak nitelendirdi.

O dönemde sanayi işçilerinin yoğun örgütlenme süreci içinde olduğunu hatırlatarak şunları söyledi: “Sanayi işçileri imalat sanayinde, petrokimyada, demir-çelikte, otomotivde, hizmet sektörlerinde yoğun bir mücadele içerisindeydi.

Neredeyse yüzde 40’lara varan bir örgütlenme oranı vardı.

Ancak 12 Eylül askeri darbesi sonucunda, başta DİSK olmak üzere sendikal faaliyetler durduruldu.

Daha sonra sermaye iktidarlarının yönlendirmesiyle uzlaşmacı bir sendikal yapı oluşturuldu. 12 Eylül yasaları, örgütlenmenin önüne çok önemli engeller koydu; toplu sözleşme hakkına erişimi neredeyse imkânsız hale getirdi.

Bugün işçilerin büyük çoğunluğu sendikasız ve toplu sözleşmesiz bir düzende çalışıyor.

Türkiye’de şu an sendikalılaşma oranı yüzde 14 civarında. ‘YARGI SÜREÇLERİ İŞVEREN LEHİNE İŞLİYOR’ “Türkiye’de sendikal hakların üç temel dayanağı olan örgütlenme özgürlüğü, toplu sözleşme hakkı ve grev hakkı, uygulamada işverenler tarafından sistematik biçimde engelleniyor.

İşverenler yasal süreçleri sendikal faaliyetleri geciktirmek için araçsallaştırıyor.

İşçi sendika seçme hakkını kullandığında önce baskıyla, mobbingle, istifaya zorlamayla karşılaşıyor.

İşten çıkarmalar dahi yaşanıyor.

Diyelim ki tüm bunlara rağmen örgütlenmeyi başardı, Çalışma Bakanlığına yetki başvurusu yaptı.

Yetki çıktıktan sonra bu kez işverenler sudan bahanelerle itiraz ediyor.

Bu itirazlar 3, 4 hatta 5 yıl süren mahkeme süreçlerine dönüşüyor.

Bu sürede toplu sözleşme müzakereleri başlayamıyor, işçiler sendikal haklarını fiilen kullanamıyor.

Yargı süreci sistemin lehine bir duruma dönüşmüş durumda. ‘AYM KARARLARI 5 YILDIR YOK SAYILIYOR’ “Sendikal yetki itirazlarının uzun yargı süreçlerine dönüşmesinin önüne geçmek amacıyla Anayasa Mahkemesi defalarca karar verdi ancak bu kararlar görmezden gelindi.

Anayasa Mahkemesi dört ayrı kararında açıkça şunu söylüyor: Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkı, bu uzun yargı süreçleri nedeniyle fiilen kullanılamaz hale geliyor.

Bu kararlar Meclis’e, Çalışma Bakanlığına, Adalet Bakanlığına gönderildi.

Mahkeme, yasal düzenleme yapılması gerektiğini belirtti.

Ancak 2020’den bu yana, yani beş yıldır kimse bu konuda parmağını kıpırdatmadı.” ‘2026 BÜTÇESİNİN YÜZDE 15’İ FAİZE AYRILMIŞ’ Ekonomik tabloya da değinen, 2026 yılı bütçesinin emekçilerin gelirini sermayeye aktaran bir yapıyı sürdürdüğünü söyleyen Atar, “2026 bütçesi, 3 trilyon liralık bir kamu açığıyla geliyor.

Bütçenin yüzde 15’i faize ayrılmış durumda.

Bu, milyonlarca emekçinin alın teriyle yarattığı değerlerin rantiyeye, uluslararası sermayeye ve ulusal sermaye tekellerine aktarılması demek.

Kemer sıkma politikaları pratikte yoksulların, emekçilerin gırtlağını sıkma politikalarına dönüşüyor.” dedi. ‘ÖRGÜT İÇİ DEMOKRASİ SAĞLIKLI İŞLEMELİ’ “Sendikal hareketin yalnızca dışsal baskılarla değil, kendi iç yapısıyla da yüzleşmesi gerekiyor.” diyen Atar, şu ifadeleri kullandı: “Sendikaların demokratikleşmesi, işçi iradesinin güçlenmesi açısından hayati.

Mutlaka örgüt içi demokrasinin çok sağlıklı işlemesi lazım.

Sadece yöneticilerin kararlarıyla şekillenen bir yapıdan bahsetmiyorum.

İşçi mutlaka kendi temsilcisini demokratik biçimde seçebilmeli.

Genel kurullarda herkesin aday olabildiği, kadınların azınlıkta olduğu sektörlerde kota ve pozitif ayrımcılık uygulamalarıyla kadınların daha fazla temsil edildiği mekanizmalar oluşturulmalı.” ‘SENDİKAL HAKLARDA EN KÖTÜ 10 ÜLKE ARASINDAYIZ’ Sendikal hakların uluslararası alandaki durumuna da değinen Atar, şöyle devam etti: “Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC), 2016 yılından itibaren Sendikal Haklar Endeksi’ni ve 150’nin üzerindeki ülkede sendikal hakların kullanılmasıyla ilgili raporlar yayınlıyor.

Ülkemiz, aralıksız 2016’dan bu yana sendikal hakların kullanımının en kötü olduğu, sendikal hak ihlallerinin en yoğun yaşandığı on ülkeden biri olarak her yıl rapora geçiyor. 151 ülke arasında 2016’dan bu yana Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun raporlarında bu tescil ediliyor.

Bir ülkede işveren sendikaları, işveren örgütlülüğü güçlüyse, işçi sendikaları güçlüyse karşılıklı dengeler, sağlıklı ve adil bir şekilde kurgulanıyorsa, ülkede sanayi de gelişir, o ülkede sosyal adalet de gelişir.”

İlgili Sitenin Haberleri