Haber Detayı
Aldığımız Nefes, Tavşan İmparatorluğu (Altın Portakal Film Festivali Günlükleri #4)
Aldığımız Nefes, Tavşan İmparatorluğu (Altın Portakal Film Festivali Günlükleri #4)
Altın Portakal Film Festivali'nin Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması'nı izlemeye devam ediyoruz.
Sıraki filmler ise "Aldığımız Nefes" ve "Tavşan İmparatorluğu". 12 filmlik seçkinin de böylece yarısını tamamladık.
Şimdi kısaca filmlere değinelim.
Fotoğraf: Bahri Doğukan Şahin Aldığımız Nefes – Şeyhmus Altun 2 kısa filmin ardından ilk uzun metraj filmi ile izleyici karşısına çıkan yönetmen Şeyhmus Altun, Anadolu taşrasında örüyor öyküsünü. 2000’lerin başında geçen hikaye derme çatma bir evde yaşam mücadelesi veren bir ailenin yaşamına odaklanıyor.
Baba karakteri 4 çocuğu ve annesi ile zorlu yaşam koşullarına adapte olmaya çalışıyor.
Anne figürü ise öyküdeki eksik parça olarak dikkat çekiyor.
Annenin yokluğu film boyunca bir eksiklik olarak hissedilse de bu durum ne çocuklar ne de baba tarafından asla dillendirilmiyor.
Yokluğun orada bir yerde olması fakat kimsenin gün yüzüne çıkarmaması herkesin var olan duruma uyum sağladığını ama içten içe o yokluğu özlediğini gösteriyor.
Bu yaklaşım filme güzel bir duygu katmış diyebilirim.
Filmin başında büyük bir yangın sahnesi görürüz.
Baba karakteri yangın nedeniyle fabrikadaki işinden olur ve hayvancılıkla geçimini sağlamaya çalışır.
Peynir yaparak satan ve çocuklarına bakmaya çabalayan babanın çaresizliği ve nefes alamaması başarılı bir şekilde anlatılsa da yer yer tekrar sahneler de yok değil. 10 yaşındaki Esma bir yandan geleceğe ve okula dair hayalleriyle yaşarken bir yandan da kardeşlerine ve eve annelik yapmak zorunda kalır.
Babaannenin hastalanması da iş yükünün çoğunluğunu Esma’nın minik omuzlarına yükler.
Esma ile baba figürü arasındaki çatışma ise aslında öykünün ana temelini oluşturur.
Kimyasal yangının etkilerinin köye ulaşması nedeniyle hayvanların zarar görmesi ve evin boşaltılması gerektiği zaten nefes almakta zorlanan babaya son darbeler olacaktır.
Büyümek üzerine bir anlatı kurgulayan yönetmen küçük bir kız çocuğunun gözünden hayatı resmediyor.
Babasından daha fazla ilgi görmek isteyen Esma karakterini canlandıran Defne Zeynep Enci ise kimi sahnelerde konuşmasa bile gözleriyle duyguları son derece iyi göstermiş.
Baba figürünün fabrikadaki sahnelerinin yeterince iyi anlatılmaması filmin eksik noktalarından biri olarak öne çıkıyor.
Yangın meselesinin de geri planda kalması ve yangının yalnızca bir aile üzerindeki etkilerinin gösterilmesi de yine öykünün inandırıcılığını zedeleyen unsurlar arasında.
Kasabadaki diğer insanların bu konudaki yaşadıkları da anlatılsa film çok daha güçlü bir hale gelebilirdi.
Ek olarak öyküde bir kez gözüken ve sonrasında göremediğimiz karakterlerin de filme bir şey katmadıklarını belirtmek gerek.
Parçalar daha iyi birleştirilse ve senaryoya yedirilse ortaya çok daha iddialı bir yapım çıkabilirdi.
En İyi Film konusunda iddialı bir film olarak görmesem de minik Defne’nin ödül alabileceğini düşünüyorum.
Tavşan İmparatorluğu - Seyfettin Tokmak 2012’deki Kırık Midyeler adlı filminden 13 yıl sonra ikinci uzun metraj filmi ile Antalya’da Ulusal Yarışma kategorisinde tekrar seyirci karşısına çıkıyor yönetmen.
Alpay Kaya, Sermet Yeşil, Emrullah Çakay, Kubilay Tunçer ve Perla Palamutçuoğulları ise filmin oyuncu kadrosunda yer alıyor.
Bu yıl festivalde anne ve baba figürlerinin eksikliği üzerine pek çok film izledik.
Tavşan İmparatorluğu da onlardan biri.
Annesini vahim bir kaza sonucu yeni kaybetmiş olan Musa’nın sorunlu baba figürü ile olan ilişkisini hikayenin ana gövdesini oluşturuyor.
Kırsalda geçen öyküde düzenli bir işi bulunmayan Beko (baba) para bulmakta zorlanır ve tavşanları yakalamak için yarıştırılan köpek yarışlarına katılarak küçük de olsa gelir elde eder.
Fakat onu asıl cezbeden ise devletten gelecek olan engelli maaşıdır.
Oğlu Musa’nın engelli olmadığı halde öyle yapması bu büyük gelir kaynağına ulaşmasını sağlayacaktır.
Annesinin ölümünden babasını sorumlu tutan Musa ise babasının dediklerini yapmaktan çok uzaktır.
Masum tavşanları birer birer yakalayıp bir mağarada tavşanlardan imparatorluk kuran Musa’nın içsel dünyası ve hayata bakış açısı son derece naif bir dille anlatılıyor.
Tıpkı kendisi gibi doğasından koparılan tavşanlarla arasında bir ilişki kuran Musa bu durumu içselleştirir ve onları kurtarmak için elinden geleni yapar.
Onları sever ve sevgi ihtiyacını da yine hayvanlar üzerinden karşılar.
Dürüst, iyi kalpli ve saf bir çocuk olan Musa, kendisi gibi engelli taklidi yapmak zorunda bırakılan Nergiz ile de iyi bir dostluk kuracaktır.
İçine kapanık bir çocuk olan Musa’nın öyküsü sinemadan çıkanlarda iz bırakmaya aday olsa da zaman zaman temponun düşmesi ve diyalogların zayıf olması filmin eksi yanları olarak gözüküyor.
Sermet Yeşil filmdeki baba rolüyle Altın Portakal’da ödüle göz kırpsa da filmin “En İyi” seçilebileceğini düşünmüyorum.
Fakat teknik dallardan ödüle uzanabileceği noktalar olacaktır.