Haber Detayı
Dile sosyal medya virüsü bulaştı
Cambridge’in sosyal medyada kullanılan 6 bin sözcüğü sözlüğe eklemesi tartışmalara neden oldu. Sosyal medyanın dili bozduğu gerçeğini görmezden gelen İngiliz dilbilimciler, kararı olumlu buldu. Peki, Türk yazarlar ve dilbilimciler ne diyor? Feyza Hepçilingirler ve Pınar Ekinci’ye sorduk.
Dijitalleşmeyle beraber sosyal medyanın günlük hayata etkisi artıyor.
Dili ve kültürü etkileyen sosyal medya, sözlüklere de girmeye başladı.
Türk Dil Kurumu 2024 yılının sözcüğünü “kalabalık yalnızlık” olarak belirlemişti.
Sosyal medyayı yakından takip eden Cambridge Sözlük, kullanımı yaygınlaşan “skibidi”, “delulu” “broligarcy” ve “lewk” kelimelerinin de aralarında bulunduğu 6 binden fazla yeni sözcüğün sözlüğe eklediğini duyurdu. ‘İNTERNET KÜLTÜRÜ İNGİLİZCEYİ DEĞİŞTİRİYOR’ Cambridge Sözlük Programı Yöneticisi Colin McIntosh, yaptığı açıklamada “‘Skibidi’ ve ‘delulu’ gibi kelimelerin Cambridge Sözlüğü’ne girmesine her gün tanık olmuyorsunuz.
Yalnızca kalıcı olacaklarını düşündüğümüz kelimeleri ekliyoruz.
İnternet kültürü, İngilizceyi değiştiriyor ve bu etkiyi gözlemlemek, yakalamak gerçekten büyüleyici.” dedi.
Sosyal medyada yaygınlaşan sözcüklerin kültürel değer olarak kabul edilip sözlüğe alınması tartışılırken Cambridge Sözlüğü Yayın Müdürü Wendalyn Nichols dildeki değişimin kaçınılmaz olduğunu, sözlük bilimcisinin görevinin dilin geçirdiği değişimi ve gelişim sürecini kayıt altına almak olduğunu ifade etti.
Karar aşamasına ilişkin Nichols, “Cambridge Sözlüğü editörleri, hangi terimleri tanımlayacağına karar verirken sitenin yılda kaydettiği 2,74 milyar aramadan elde edilen verilerle işe başlar.
Sık aranan ancak sözlüğümüzde bulunmayan kelimeleri takip ederiz. ‘Skibidi’ ve ‘delulu’ buna en iyi örnekler.” ifadelerini kullandı.
İNGİLİZ DİLBİLİMCİLER YARARLI BULUYOR Edinburgh Üniversitesi Dilbilim ve İngiliz Dili Bölümü Öğretim Görevlisi Christian Ilbury, eklenen sözcüklerin yüzeysel ve anlamsallıktan uzak olmasının dile tehdit oluşturmadığını savundu.
Ilbury, “Dilin değiştiğini, her zaman yeni kelimelerin ortaya çıktığını ve şu anda baktığımız şeyin bir dizi yeni kelime olduğunu göz önünde bulundurmamız gerekiyor.” görüşünü paylaştı.
Ilbury, “Bir kelimeyi anlamlı bir şeyi ifade etmek için kullanabiliyorsanız o zaman bu, yararlı bir dil. ‘Skibidi’ gibi, anlamı oldukça belirsiz olduğu düşünülen bir kelime bile gençler ve onu kullanan kişilerce kendilerine bir anlam ifade edecek şekilde kullanılıyor.
Bu yüzden bence bu yararlı.” diye konuştu. ‘YENİYİ KOŞULSUZ BAŞ TACI ETMEK MANTIKSIZ’ Peki, Türk dilbilimciler bu konuda ne diyor?
Sosyal medyada oluşturulan ve çoğunlukla yüzeysel anlamlar taşıyan sözcüklerin sözlüklere dâhil edilmesi doğru mu?
Her yeni olan iyi mi?
Yazar Feyza Hepçilingirler ve ODTÜ Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Görevlisi Pınar Ekinci yanıtladı. “Her yeni, zihnimizde iyi, güzel, modern, çağdaş gibi çağrışımlar yapıyor.
Eskiyi koşulsuz korumaya çalışmak ne kadar sağlıksızsa yeniyi koşulsuz baş tacı etmek de o kadar mantıksız.” diyen Feyza Hepçilingirler sosyal medyadaki dilsel değişikliklerin rastlantısal ve başıbozuk olduğunu belirtti.
Hepçilingirler, şunları söyledi: “Sosyal medyanın dünya dilleri üzerindeki etkisi malum.
Peki bu, sağlıklı bir durum mu?
Dildeki yeniliği belirlemede sosyal medyaya öncelik mi tanınmalı?
Bu kadar sınırsız ve orantısız olmasa belki şans tanınabilir ama sosyal medyadaki dilsel değişiklikler o kadar rastlantısal ki… Dilde kuralsızlığa yol açacak bir pervasızlık, bir başıbozukluk…” ‘SOSYAL MEDYANIN BELİRLEYİCİ OLMASINA İZİN VERİLMEMELİ’ Sosyal medyanın belirleyici olmasına izin verilmemesi gerektiğini kaydeden Hepçilingirler, “Eğer sosyal medyanın belirleyici olmasına izin verilecek olursa dilin en genel, en temel kuralları bile sarsılabilir.
O yüzden bu alanlardaki kullanım ‘sosyal medya jargonu’ olarak kalmalı standart dile etkisi -nasıl başarılabileceğini kestiremiyorum ama- denetim altında tutulmalı.” değerlendirmesini yaptı. ‘İNSAN DERİNLİĞİNİ KAYBEDİYOR’ Pınar Ekinci, dilin her şeyin başında geldiğini belirtti.
İnsanı belirleyen şeyin dil olduğunu belirten Ekinci, “Sosyal medya belirli odaklar tarafından toplumu yönlendirmek için özellikle böyle bir dili tercih ediliyor.
Geçmişte TRT’de Jülide Gülizar’ların, Gülgûn Feyman’ların, Mesut Mertcan’ların kullandığı dille bugün kullanılan dil arasında büyük farklar var.” ifadelerini kullandı.
İnsanın son derece sığlaştığını ve derinliğini, düşüncesini kaybettiğini kaydeden Ekinci, “İnsan her şeyi maddi dünya içerisinde anlıyor.
Maneviyatını kaybediyor, incelikleri kaybediyor, insan olma gereğini kaybediyor.
Dolayısıyla bu dile de yansıyor.
Maddi dünyanın, kişisel çıkarlarının peşinde yeni bir dil kuruldu.” diye konuştu.
Dilde yaşanan bozulmanın temelinde sosyal ve ekonomik değişimler olduğunun altını çizen Ekinci, “Dildeki bozulma, dükkân ve market isimleriyle başladı.
Artık çocuklara da anlamsız isimler veriliyor.
Günlük dilde insanların paylaştığı duygu ve düşünceler sığlaştı.
Yüz binlerce sözcüğü olan dilimiz 500 sözcüğe hapsedildi.” dedi.
Dil sorununun temelinde eğitimdeki niteliksizliğin olduğunu belirten Ekinci, “Eğitim amacına ulaşmıyor.
Yani bugün biz Türkiye’de Cumhuriyet kurulduğundan bu yana yüzde 98-99 oranında okuma yazma oranına ulaştık ama kimse okuduğunu anlamaz halde.
Daha da kötüsü birbirini dinlemez, duymaz halde...” yorumunu yaptı.