Haber Detayı

Bir kahramana...
Yazarlar cumhuriyet.com.tr
27/12/2025 04:00 (5 saat önce)

Bir kahramana...

Daha önceki yıllarda yapılan törenlere eğer Ankara’daysam ben de katılırdım.

Daha önceki yıllarda yapılan törenlere eğer Ankara’daysam ben de katılırdım.

Bu defa medyadan, daha doğrusu gazetelerden izledim.

İzlenimim yanlış değilse tüm hayatını bu ulusa hizmete adamış bir komutan ve bir devlet adamı olan İsmet İnönü ’nün aramızdan ayrılışının 52’nci yıldönümü nedeniyle Anıtkabir’deki kabri başında dün yapılan anma töreninden söz ediyorum.

İsmet İnönü Türk ulusuna yaptığı büyük hizmetlere rağmen hakkı hep inkâr edilen bir devlet adamıydı.

İşgalci Yunan güçleriyle Anadolu’da yapılan ilk iki savaşı (Birinci ve İkinci İnönü savaşlarını) kazanmasına rağmen 1950 seçimini kaybedip iktidardan düşmesi üzerine Demokrat Parti milletvekili Zuhuri Danışman tarafından zaferleri inkâr edilmişti.

Lozan’da kazandığı muhteşem diplomasi zaferinden dönüşünde, sanki Lozan’da Batılılara ölçüsüz tavizler (ödün) vermiş gibi TBMM’deki Atatürk muhaliflerinin ağır hücumlarına hedef olmuştu.

Oysa imzalanmasından 102 sene sonra da hepimiz Lozan Antlaşması’na “Vatanımızın tapu senedi” diyoruz.

Atatürk’ün başbakanı olarak görev yaptığı 12 yıl boyunca bütçe açığı vermeden ülkeyi yönetirken kalkınmaya kaynak ayırmak, Türkiye’yi “demirağlarla örmek” için var gücüyle çalıştığı sırada muhalifleri tarafından “ufku dar” bir politikacı olarak görülmüştü.

İkinci Dünya Savaşı döneminde Türkiye’yi bir ateş çemberinden, “tek çakıl taşı” bile kaybetmeden çıkarmasına rağmen, muhalifleri tarafından savaş yıllarında “milleti aç bırakmakla” suçlanmıştı.

Hatta bir mitingde kendisine “Bizi aç bıraktın!” diye bağıran bir çocuğa, “Evladım, seni belki aç bıraktım ama babasız bırakmadım” yanıtını vermişti.

İkinci Dünya Savaşı 9 Mayıs 1945’te bittikten sadece 10 gün sonra 19 Mayıs 1945 günü Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle Ankara’da 19 Mayıs Stadyumu’nda yaptığı konuşmada, “Artık tek partili yönetim dönemini bitirme vaktinin geldiğini ve çok partili düzene geçileceğini” müjdelediği halde 1950-60 arasında Adnan Menderes tarafından “milli münafık” denerek suçlanmıştı.

Atatürk’ten sonra onun eserlerine, ilkelerine ve devrimlerine yüzde yüz bağlılıktan ayrılmadığı halde Demokrat Parti (1950-1960) yöneticileri tarafından “Atatürk’e bağlı olmamak ve ihanet etmek” le suçlanmıştı.

İsmet İnönü cumhurbaşkanı sıfatını taşırken yurtiçi gezilerine birkaç vagonlu Beyaz Tren’le gittiği için muhalifleri onu “saltanat sürmekle” suçluyorlardı.

Oysa halkımız “saltanat sürme” ne demekmiş sonra gördü.

İsmet Paşa bunca haksızlığa uğramasına rağmen kendi elleriyle kurduğu çok partili sistemin kurallarına saygı göstererek 14 Mayıs 1950 seçimini kaybedince “Bu benim en büyük zaferim” dedi ve iktidarı Demokrat Parti’ye devretti.

Sonra da görevini CHP genel başkanı sıfatıyla 1972 Mayıs ayına kadar sürdürdü.

O tarihte yapılan kurultayda, partinin merkez yönetimi adına delegelerden, “yönetime güvenip güvenmedikleri” konusunda oy vermelerini istedi.

Oylamayı kaybedince derhal genel başkanlıktan çekildi.

Kısa bir süre sonra yapılan kurultayda Bülent Ecevit genel başkan seçilince tüm delegelerin önünde yerinden kalkıp ceketini ilikledi ve yarı yaşındaki yeni genel başkanın yanına giderek onu selamladı ve kutladı.

İnönü vefat ettiğinde Süleyman Demirel başbakandı.

Yıllarca siyaseten karşıt olmuşlardı.

Ama Demirel, bir büyük devlet adamına, bir milli kahramana, bir cumhurbaşkanına uygulanan cenaze töreniyle onu Anıtkabir’e defnettirdi.

İlgili Sitenin Haberleri