Haber Detayı
Kumpas şehidi Ali Tatar unutulmadı
FETÖ kumpasları sırasında asılsız delillerle yargılanması üzerine “Ben bu suçların hiçbirini işlemedim” diyerek hayatına son veren Deniz Kurmay Yarbay Ali Tatar, ölümünün 16'ncı yılında Ankara’da mezarı başında anıldı.
Yarbay Ali Tatar, 5 Aralık 2009 tarihinde FETÖ kumpası kapsamında tutuklanmış, 10 gün sonra tahliye edilmesine rağmen sadece 3 gün sonra hakkında yeniden tutuklama kararı çıkarılmıştı.
İkinci kez tutuklanmayı onuruna yediremeyen Tatar, geride bir veda mektubu bırakarak yaşamına son vermiş ve bu olay kumpas davalarının en karanlık sayfalarından biri olarak tarihe geçmişti.Ali Tatar’ın Ankara Karşıyaka Mezarlığı’ndaki kabri başında gerçekleştirilen anma töreni; İstiklal Marşı ve saygı duruşuyla başladı.
Törene CHP Genel Başkan Yardımcısı Ulaş Karasu, Murat Bakan, Utku Çakırözer, Çankaya Belediye Başkanı Hüseyin Can Güner, eski bakanlardan Gürcan Dağdaş, emekli Koramiral Atilla Kezek ve çok sayıda siyasetçi, aile yakını ve seveni katıldı.
ODTÜ Atatürkçü Düşünce Topluluğu üyeleri ise "Devrim Şehitleri Ölümsüzdür" yazılı bir pankart açtı."BURASI ARTIK SADECE YARBAY ALİ TATAR’I ANMA YERI DEĞİL"Tatar'ın ağabeyi Ahmet Tatar sözlerine "Yarbay Ali Tatar’ın makamını sizlerle birlikte umudun, isyanın ve zulme karşı mücadelenin bir platformu hâline getirdik" diye başladı.
Ahmet Tatar, şöyle devam etti:"Burası artık sadece Yarbay Ali Tatar’ı anma yeri değil; ülkemizde yaşanan tüm haksızlıkların, hukuksuzlukların konuşulduğu ve şehit verdiğimiz tüm canlarımızın anıldığı bir mekân oldu.
İlk yıllarda hukuk mağdurlarına ulaşmak, yaşananları paylaşmak, acıları ve mücadele deneyimlerini konuşmak daha kolaydı.
Yıllar içinde bu giderek zorlaştı.
Çünkü ülkemizde insanların hak arayışları, kendilerini ifade etmeleri, acılarını haykırmaları ve adalet talepleri baskı altına alındı.Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası yaşanan rejim değişikliğiyle birlikte, ekonomiden sağlığa, eğitimden sanata her alanda geriye gidişe; demokratik hak ve özgürlüklerin ciddi biçimde kısıtlanmasına tanık olduk.
Siyasi iktidar en küçük bir itiraza, muhalefete dahi tahammül göstermiyor.
Sivil toplum örgütlerinden sendikalara, gazetecilerden medya kurumlarına kadar muhalif her ses önce kolluk güçleriyle engelleniyor, ardından ceza soruşturmalarına konu ediliyor.
Halkın özgür iradesiyle seçilen belediye başkanlarından siyasetçilere, gazetecilerden 'Bu kadar da olmaz' diyen sıradan yurttaşlara kadar pek çok kişinin yolu Silivri zindanlarına düşüyor.Tüm bunlar yaşanırken, Anayasa ve demokrasi ayaklar altına alınmışken, siyasi iktidar 40 yıldır süren ve binlerce cana mal olan büyük bir sorunu çözme iddiasıyla yeni bir süreç başlattı.
Ülkenin kaynaklarının savaşa değil, halkın refahına harcanmasını istiyoruz.
Ancak üniter yapının ve suç-ceza dengesinin yok sayılmasına da razı değiliz.
Yıllardır evlatlarının yasını tutan şehit ailelerinin acılarını görmezden gelemezsiniz.
Bu nedenle soruyorum: Kaç şehit ailesini ziyaret ettiniz, rızalarını aldınız?
Önce ateşin düştüğü yeri, yanan yürekleri soğutmanız gerekmiyor mu?"