Haber Detayı
Eli Cohen Suriye’ye sızan İsrail ajanı
Cohen, 1962’de Suriye’ye sızdı. ‘Savaşçı 566’ koduyla MOSSAD ile iletişim kuruyordu. Suriye’de bağlantılarını güçlendirdi ve kurduğu ilişkiler sayesinde Suriye Genelkurmay Başkanlığından Golan Tepeleri’ni istediği zaman ziyaret edebileceğine dair izin belgesi aldı.
Eli Cohen 1924’te İskenderiye’de doğdu.
Babası kravat üreticisiydi.
Bir dönemin en lüks şehirlerinden biri olan İskenderiye’ye göç etmişlerdi.
İskenderiye, aynı zamanda Yahudi cemaatinin de yoğun olarak yaşadığı bir bölgeydi. 1948’de İsrail kurulunca, Cohen ailesi İsrail’e gitse de Eli, Mısır’da kaldı.
Arapça, Fransızca, İbranice ve İngilizce dillerini biliyordu.
El Faruk Üniversitesi’nde elektronik okudu.
Aynı zamanda Fransız Yüksek Okulu’nu bitirdi. 1957’de İsrail’e geldi. 1959’da Iraklı göçmen bir ailenin kızı olan Nadia ile evlendi.
Evlendiğinde inşaat malzemeleri satan bir şirkette muhasebe müdürü olarak çalışıyordu.
MOSSAD’a yaptığı başvuru olumsuz sonuçlanmıştı.
Soğuk Savaş döneminde ABD ve Rusya arasındaki mücadele, özellikle üçüncü ülkelerin topraklarında giderek şiddetlendi. 1956’da Kahire’nin Süveyş Kanalı’nı millileştirmesi üzerine İsrail, İngiltere ve Fransa ittifakı ile Mısır arasında Süveyş Krizi yaşandı.
Amaçları, Süveyş Kanalı’nı kamulaştıran Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdünnasır’ı devirerek kanalı tekrardan Batı’nın kontrolüne vermekti.
ABD ve Rusya’nın araya girmesiyle İngiltere geri adım attı. 1 Eylül 1958’de Cemal Abdünnasır, Suriye Devlet Başkanı ile Arap Birliği’ni kurdu.
MOSSAD, yaşanan bu gelişmeler sonucu Eli Cohen’i Suriye’ye yerleştirme kararı aldı.
Tel Aviv’de kiralanan bir dairede eğitimleri başladı.
Tüm ince ayrıntılar düşünülmüştü.
Bir grafolog tarafından el yazısı incelenerek yapılan kişilik analizinde Eli Cohen, idealist, baskılara dayanıklı, sır saklamayı bilen biri olarak değerlendirilmişti.
ZENGİN VE VATANSEVER GÖRÜNÜMLE ALDATTI Eli Cohen’in artık adı Kamel Amin Tabeet’ti.
Kamel, 1930’da Beyrut’ta doğmuştu.
Annesi ve babası Suriye doğumluydu.
Aile 1933’te İskenderiye’ye göç etmişti. 1948’de ise Arjantin’e yerleşmişlerdi.
Yeni kimliği ve geçmişiyle Arjantin’e giden Eli Cohen’in ilk görevi, zengin bir iş insanı gibi görünerek Arjantin’deki Suriyelilerin arasına sızmaktı.
Buenos Aires’te Suriyelilerin gittiği lüks gece kulüplerine ve restoranlara gidiyordu.
Birçok isimle bağlantı kurdu.
Bunların arasında en önemli isimlerden biri Suriye Ataşesi Amin El Hafez’di.
Nihayetinde 1962’de Suriye’ye sızdı. “Savaşçı 566” koduyla MOSSAD ile iletişim kuruyordu.
Suriye’de bağlantılarını güçlendirmeye devam etti ve kurduğu ilişkiler sayesinde Suriye Genelkurmay Başkanlığından, Golan Tepeleri’ni istediği zaman ziyaret edebileceğine dair izin belgesi aldı.
Golan Tepeleri’ndeki askeri tahkimatları gezerek önemli bilgiler elde etti.
Elde ettiği bilgileri mors alfabesini kullanarak MOSSAD’a iletti.
Askeri tahkimatları gezerken Suriyeli askerlerin sıcaktan bunaldığını fark ederek onlara gölge olsun diye okaliptüs ağaçları gönderdi.
Zengin ve vatansever bir iş insanının bu cömertliğinden kimse şüphelenmedi.
Aslında her dikilen ağaç İsrail dürbünlerinden bakıldığında Suriyeli askerlerin tahkimatlarını gösteren hedef noktalarıydı.
ABD’nin içerisinde İsrail’in desteklenmesi gerektiğini savunan önemli bir kesim vardı.
İsrail’e akla gelebilecek her türlü destek verildi. 5 Haziran 1967’de başlayan Altı Gün Savaşlarında ilk darbeyi İsrail vurdu.
Yaklaşık dört saat gibi bir sürede İsrail uçakları Mısır Hava Kuvvetlerini daha pistteyken yok etti.
Tank tümenleri Sina Yarımadası’nı geçip Süveyş Kanalı’nın doğu kıyılarını ele geçirdi.
İsrail paraşütçüleri, Ürdün’ün elindeki Doğu Kudüs’ü işgal etti.
Ardından Golan Tepeleri’ni aldılar.
Altı gün içinde Mısır, Suriye ve Ürdün orduları İsrail ordusu tarafından bozguna uğratılırken İsrail yüzölçümünü üçe katladı.
Eli Cohen’in sağladığı bilgiler stratejik öneme sahip Golan Tepeleri’nin ele geçirilmesini kolaylaştırdı.
Bu sebeple bugün İsrail’de milli kahraman olarak görülmektedir.
YAKALANDI İDAM EDİLDİ Eli Cohen 1965’te Suriye istihbaratı tarafından yakalandı, casusluk ve vatan hainliği ile suçlanarak 18 Mayıs 1965’te idam edildi.
Cenazesi kimsenin bilmediği bir yere defnedildi.
Bugün İsrail Hükûmeti’nin tüm uğraşlarına rağmen Eli Cohen’in gömüldüğü yer bilinmiyor. 18 Mayıs 2025’te İsrail Başbakanlık Ofisi, Eli Cohen’e ait 2 bin 500 belge ve kişisel eşyanın MOSSAD tarafından yürütülen gizli bir operasyonla Suriye’den İsrail’e getirildiğini duyurdu.
Açıklama Cohen’in idamının 60. yıldönümüne denk getirildi.
Başbakan Netanyahu ve MOSSAD Direktörü David Barnea, bunun tarihi bir başarı olduğunu söyledi.
Ele geçirilen belgeler arasında Cohen’in ailesine yazdığı el yazısı mektuplar, Suriye üst düzey yetkilileri arasındaki yazışmalar, gizli görevler sırasında çekilen belgeler, pasaportlar, kimlikler, fotoğraflar da yer alıyordu. 2019 yılında Netflix’te yayınlanan 6 bölümlük The Spy dizisi Eli Cohen’in hayatını anlatıyor. 2018’de Trump Yönetimi, ABD Büyükelçiliğini Kudüs’e taşımış, 2019’da ise İsrail’in Golan Tepeleri’ndeki egemenliğini tanımıştı.
Tam da bu dönemde MOSSAD ajanı Eli Cohen’in Suriye’deki faaliyetlerini hatırlatan bir dizi beklenilen etkiyi yarattı.
İsrail, diziyi genel olarak olumlu karşılarken, Arap dünyasındaki bazı gazeteler İsrail yanlısı bir propaganda olarak değerlendirdi.
Küresel izleyici ise Eli Cohen’i canlandıran Sacha Baron Cohen’in oyunculuğunu ve dizinin sinematografik başarısını takdir etti.
Tartışmalar bir yana Soğuk Savaş döneminde İsrail’in Amerika’dan ciddi ölçüde destek aldığı bilinirken, dizide bu konuya hiç değinilmemesi dikkat çekici.
Buna karşılık Suriye’nin askeri tahkimatlarında Moskova’dan gelen silah yüklü kamyonların açıkça gösterilmesi, anlatının zaten tarafsız olmadığını gösteriyor.
Her ne kadar dizide bahsedilmese de Eli Cohen’in Şam’a sızmasında CIA’nın rolünün olduğunu tahmin etmek hiç de zor değil!
İsrail’in bugünkü yayılmacı ve saldırgan politikalarını göz önüne aldığımızda, The Spy dizisini yalnızca sinematografik bir eser olarak değerlendirmek pek kolay değil.
Küresel Sumud Filosu’nun insani yardım çabaları ve binlerce aktivistin sokaklarda yükselttiği Filistin’e özgürlük çağrıları ortadayken asıl soru, giderek daha da yakıcı hale geliyor: Devletler, Filistin halkının yaşadıklarına ne zaman gerçek anlamda dur diyecek?