Haber Detayı
Kameralı adam Ertuğrul Bulut
Rabak bakır fabrikasında işçi baş temsilcisiydi. Eylül karanlığında fabrikada sendikal işçi hareketine önderlik ettiğinden dolayı işten atıldı.
Propaganda Bürosu’nu kurduğumuzda sık sık ziyaretimize gelir, sohbet eder ve bizi sınardı.
Önderlik ettiğimiz işçi hareketlerini anlatan video klipleri yaparken Parti üyeliği önerdim ve sevinçle kabul ederek üye formunu tereddütsüz imzaladı.
Birbirimize sarıldık, yan odada Zafer’e ve Hasan Hüseyin’e bildirdiğimizde birlikte büyük bir sevinç yaşadık.
Aynı zamanda fotoğraf sanatçısıydı.
Propaganda Bürosu’na katıldıktan sonra işçi hareketlerini de filme almaya başladı.
ULUSAL KANAL’IN KURULUŞUNDA ÖNCÜ OLDU Teknik ve hukuki koşulların bir televizyon kurmak için elverişli olduğunu öne sürüp müstehzi gülüşlerle karşılaştığımda hazırladığım projeye inanan insanlardan ikincisiydi.
Birincisi ise Doğu Bey’di.
Proje, holding medyasının yüz binlerce dolara yayın sistemleri kurduğu dönemde oldukça karışık analog kablo sistemleri ile son derece ucuza yayın yapmayı içeriyordu.
Ertuğrul Ağabey, Genel Başkan Doğu Perinçek’ten “İstediğin arkadaşları al ve kuruluşa başla.” talimatını aldığımda birlikte çalışma teklifimi sevinçle kabul etti.
Ardından eşsiz bir hafızaya sahip olan il örgütümüzün santralinde çalışan arkadaşımız Ahmet Bilir de “Varım!” dedi.
Her ikisi de maaş konuşmadan ateşin içine atıldı.
İLK YAYININ HEYECANI: ZAFER BİZİM Karmaşık bir kablo sistemiyle stüdyoya üç kamerayı yerleştirdikten sonra dünyanın en ilkel yayın kumanda masasında Ahmet omzuna dokunduğumda VHS kaseti oynatıyor, Ertuğrul Ağabey ise sırtına vurduğumda sesi açıyordu.
Nihayetinde dünyanın en güzel haber sunucularından Hicran Yavuz (seçkin tiyatrocu) arkadaşımız ana haberi “Şen ve esen kalın!” diyerek bitirdiğinde rejide sevinçle birbirimize “Venceromos/Zafer bizim!” diyerek sarıldık.
O dönemde çeşitli gazetecilerin ilgili odağı olmuştuk.
Sık sık ziyaretimize geliyorlardı.
Güvenle öğle yemeğine de davet ederdik zira her gün mutfakta ana ve tek yemek pirzola ya da et kavurma çıkıyordu.
Bu “dost” gazeteciler öğle menüsünü yedikten sonra “Aydınlıkçılar parayı nereden buluyor?” sorusunu yaymaya başladı.
Ertuğrul Ağabey “Hakan, yemek listesine lütfen biraz sebze ekle, her gün et sıkıntı yaratıyor.” dediğinde; “Abi sebze için paramız yok.” yanıtını duyunca şaşırıp “Pirzola için para var da sebze için mi yok!” diye çıkıştı.
Ona her gün on kilo civarında gelen etin Üsküdar Karacaahmet Dergâhı’nın yolladığı adak etlerinden olduğunu anlattığımda şaşırmıştı… SİNEMA-GÖZ AKIMININ TEMSİLCİSİYDİ Birçok belgesel film çekti, Ulusal Kanal için köy köy dolaştı, üreticinin sorunlarını dile getirdi.
Sinema-Göz akımının günümüz temsilcisiydi.
Sinema-Göz, gerçeği görünen kılan, karanlığı aydınlatan, maskeli olanı yalınlaştıran, oyunsuz/oyuncusuz sinema yöntemidir. “Sinema-Göz”, dünyanın sosyalizme ulaşma amacıyla sürdürülen mücadelede, bilim ve sinematografik belgenin birleşimi, gerçeğin sinema perdesinde gösterme eylemidir.
NATO Gladyosu imalatı gruplar 1 Mayıs’ta Türk Bayrağı taşıdığımız için saldırdığında Ertuğrul Ağabey’in uçan tekmesiyle onları telef edişi tüm televizyonlarda yayınlandı.
Sonuna kadar Türkiye ve dünyanın aydınlık geleceği için mücadele etti.
Hüznü az, gururu çok bıraktı.