Haber Detayı
Dışişleri'nden Güney Kıbrıs'a tepki: 'Buna yetkisi yok'
Dışişleri Sözcüsü Öncü Keçeli, 'GKRY'nin, Kıbrıslı Türkleri veya Ada'nın tümünü temsil etmediğini ve Ada'nın tümünü ilgilendiren bu tür tasarruflarda bulunmaya yetkisi olmadığını hatırlatmak isteriz.' ifadelerini kullandı.
ABD-İsrail ikilisinin Hizbullah’ı zayıflatma saldırıları meyvesini verdi.
Lübnan, 17 yıllık Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) dosyasını çekmeceden çıkarıp Rumlarla imza attı.
Anlaşmaya Dışişleri Bakanlığı'ndan tepki geldi.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli şunları kaydetti: Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), 2003 yılından itibaren, Kıbrıs Adası'nın egemen eşit unsuru olan Kıbrıslı Türkleri hiçe sayarak, bölgedeki kıyıdaş ülkelerle Kıbrıs Adası'nın etrafındaki deniz alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin ikili anlaşmalar imzalamaktadır.
Son olarak, Lübnan ile GKRY arasında 2007 yılında akdedilmiş ancak yürürlüğe girmemiş bulunan Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) Sınırlandırma Anlaşması dün (26 Kasım) iki ülke arasında yeniden imzalanmıştır.
Anılan anlaşmaya konu bölge, 18 Mart 2020 tarihinde BM nezdinde tescil ettirdiğimiz Doğu Akdeniz'deki Türk kıta sahanlığının dışında kalmakla birlikte, ülkemiz konuya Kıbrıs meselesi ve Kıbrıslı Türklerin hakları bağlamında yaklaşmaktadır.
Lübnan veya bölgedeki diğer kıyıdaş ülkelerin GKRY'yle bu tür bir anlaşma imzalaması, Kıbrıslı Türklerin Ada üzerindeki eşit hak ve çıkarlarını yakından ilgilendirmektedir. 'YETKİSİ BULUNMADIĞINI HATIRLATMAK İSTERİZ' GKRY'nin, Kıbrıslı Türkleri veya Ada'nın tümünü temsil etmediğini ve Ada'nın tümünü ilgilendiren bu tür tasarruflarda bulunmaya yetkisi olmadığını hatırlatmak isteriz.
Bölge ülkeleri başta olmak üzere, uluslararası toplumu GKRY'nin bu tek taraflı adımlarına destek vermemeye ve Ada'nın egemen ve eşit unsuru olan Kıbrıslı Türklerin meşru hak ve çıkarlarını gasp etmeye yönelik girişimlere alet olmamaya davet ediyoruz. 'KARARLILIKLA SAVUNACAĞIZ' Türkiye, KKTC'yle birlikte, Kıbrıslı Türklerin hak ve çıkarlarını kararlılıkla savunmaya devam edecektir.
NE OLMUŞTU?
Lübnan ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) arasında deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşması imzalandı.
Beyrut’taki Baabda Sarayı’nda yapılan törene Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, GKRY Lideri Nikos Hristodulidis ile Lübnan Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Fayiz Rasamini katıldı.
Tören sonrası basın toplantısında konuşan Hristodulidis, anlaşmayı “stratejik öneme sahip bir dönüm noktası” olarak nitelendirdi.
Doğu Akdeniz’de enerji işbirliği potansiyelinin güçlendiğini savunan GKRY Lideri, Lübnan ile elektrik bağlantısı fizibilite çalışması için Dünya Bankası’na başvuracaklarını aktardı.
Hristodulidis ayrıca anlaşmanın taraflar arasındaki işbirliğini güçlendirdiğini belirtti.
Anlaşmanın, Orta Doğu’da enerji alanındaki işbirliği fırsatlarını güçlendirdiğini ve bölgenin Avrupa için alternatif bir enerji koridoru olmasına imkân tanıdığını savundu.
Lübnan Cumhurbaşkanı Avn da deniz sınırlarının belirlenmesinin, keşif şirketlerinin çalışmalarını kolaylaştıracağını ve ikili anlaşmaların önünü açacağını dile getirdi.
İşbirliklerinin enerji, iletişim altyapısı, turizm ve savunma gibi alanlara yayılabileceğini savunan Avn, anlaşmanın hiçbir komşuyu hedef almadığını ileri sürdü.
Rum mevkidaşına teşekkür eden Avn, konuşmasını “Yaşasın Kıbrıs, yaşasın Lübnan!” sözleriyle tamamladı.
WASHINGTON’IN PLANLARI DEVREDE Son bir yılda Lübnan’daki siyasi denge hızla değişti.
ABD-İsrail hattı, Hizbullah’ın zayıflatılması için yoğun baskı uygularken, Beyrut yönetimi Batı’ya daha bağımlı bir çizgiye çekildi.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, ekim ayında yayınladığı analizde, “Bölgedeki planın eksik parçaları Suriye ve Lübnan.” diyerek Hizbullah’ın silahsızlandırılmasının kritik olduğunu belirtmişti. 2007’de imzalanan GKRY–Lübnan anlaşması, Hizbullah’ın devlet yapısındaki ağırlığı nedeniyle parlamentodan geçirilememişti.
Ancak tablo şu başlıklarla tersine döndü: - ABD, Hizbullah’ı “silahsızlandırılacak hedef” ilan etti. - İsrail, kuzey sınırında sürekli baskı kuruyor. - Batı başkentleri ekonomik teşvikleri Hizbullah’tan uzaklaşma şartına bağlıyor. - AB, enerji krizine Rum kesimi üzerinden çözüm dayatıyor. - Washington, Beyrut’u Rum-İsrail enerji mimarisine bağlama planını devreye soktu.
Böylece Lübnan, enerji–güvenlik ekseninde Batı’ya entegre edilerek Suriye sınırına doğru ilerleyen yeni bir hat kuruldu.
Atılan imza bu dönüşümün doğrudan sonucu.
KKTC’NİN HAKLARI HEDEFTE Rum Yönetimi, MEB anlaşmalasıyla KKTC’yi denklemin dışına itmeye çalışıyor.
Ada’nın tüm doğal kaynakları üzerinde tek yanlı hak iddia eden Lefkoşa, bunu uluslararası anlaşmalarla meşrulaştırma peşinde.
Bu hamle, Kıbrıs Türk halkının deniz yetki alanlarının gaspedilmesine dönük açık bir adım olarak değerlendiriliyor.
GKRY; AB üyeliği, ABD–Fransa–İsrail desteği ve askeri yatırımlarını pazarlık gücüne çevirmiş durumda.
KKTC ise uluslararası hukuk alanında bilinçli şekilde yok sayılıyor.
DOĞU AKDENİZ’DE KUŞATILAN TÜRKİYE Rum–İsrail–ABD hattı; Türkiye’yi çevreleyen bir şeride dönüştürüldü.
Bu hat, Türkiye’nin açık deniz bağlantısını daraltıyor, KKTC’nin devlet varlığını hedef alıyor, doğal gaz projelerinin Türkiye’siz işletilmesini amaçlıyor. “3+1 (ABD, İsrail, Yunanistan, GKRY)” mekanizması yılda en az iki kez toplanarak Doğu Akdeniz’i denetliyor.
GKRY ise 3,5 milyar doları aşan savunma bütçesiyle NATO dışı bir Batı üssüne dönüştürülüyor.
SIRADA SURİYE VAR Sırada Suriye kıyıları var.
Washington’ın hedefleri net: - Suriye–İsrail sınır mutabakatı - Şam’ın Batı’nın denetimindeki yeniden inşası - Enerji yatırımlarının Batı kontrolüne alınması 26 Ekim’de Aydınlık’a konuşan Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı şu uyarıları yapmıştı: “Lübnan ile masada olamadığımız her gün, Mavi Vatan’da egemenlikten feragat ettiğimiz gündür.
Bugün Lübnan, yarın Suriye.
Türkiye’nin etkisinin zayıf olduğu her dosya Rum–Yunan hattına geçiyor.” Yaycı’ya göre KKTC, yeni bir izolasyon süreciyle karşı karşıya.