Haber Detayı

Avrupalı şahinler ‘savaşa devam’ diyor
Avrupa aydinlik.com.tr
02/12/2025 12:11 (3 hafta önce)

Avrupalı şahinler ‘savaşa devam’ diyor

ABD Başkanı Trump’ın 28 maddelik Rusya Ukrayna barış planına ilk tepki Avrupa’dan geldi. Barış masalarını sabote eden ‘Avrupalı şahin’ler planı Rusya lehine görüp kendi planlarını sundular. Rusya ise kırmızı çizgilerinden taviz vermiyor. Yaşanan gelişmeleri uzmanlar Aydınlık Avrupa’ya değerlendirdi

ABD Başkanı Donald Trump’ın Rusya Ukrayna savaşına yönelik 28 maddelik barış planı savaşın seyrini değiştirecek mi?

Çatışmayı bitirme amacıyla hazırlandığı söylenen plan, Ukrayna’nın silahlı kuvvetlerinin küçültülmesini, Ukrayna’nın bazı topraklardan vazgeçmesini ve NATO’ya üyelikten uzak durmasını öngörüyordu.

Kamuoyuna sızan plana ilk tepki küreselci AB liderlerinden geldi.

Liderler planı Ukrayna için bir ‘teslimiyet’ olarak nitelendirdi ve revize edilmesi gerektiğini, toprak bütünlüğü, NATO ve güvenlik konularında garantiye ihtiyaç duyulduğunu ifade ettiler.

Avrupa’lı liderler Rusya’nın taleplerini yok sayan bir barış planı ortaya koydular.

Kremlin ise bu planı ‘Rusya için işe yaramaz’ olarak nitelendirdi.

Avrupa’nın küreselci liderlerinin girişimiyle 23 Kasım’da Cenevre’de yapılan görüşmelerde 28 maddelik plan 19 maddeye indirildi ve revize edildi.

Toprak bütünlüğü gibi meseleler ertelendi. 27 Kasım’da Kırgızistan’da konuşan Putin, “Ukrayna birlikleri işgal ettikleri topraklardan çekilecek ve ardından çatışmalar sona erecek.

Çekilmezlerse, bunu askeri güçle sağlayacağız.” açıklamalarında bulundu.

Gelişmeleri uzmanlar Aydınlık Avrupa’ya değerlendirdi.

Trump’ın 28 maddelik barış planını, AB’nin hamlelerini ve Cenevre görüşmelerini Moskova merkezli Adalet İçin Mücadele Vakfı Başkanı Mira Terada’ya sorduk. ‘PLANDA ÖNE ÇIKAN KRİTİK HUSUSLAR’ Trump’ın önerdiği 28 maddelik Rusya-Ukrayna Barış anlaşması üzerinde hangi maddeler dikkatinizi çekti?

Rusya ve Ukrayna hangi maddeler etrafında anlaşmazlık yaşar?

Diplomatik çabaların yoğunlaştığı 2025 yılının sonlarında ortaya çıkan bu plan, krizin temel nedenlerini ele almaya yönelik pragmatik bir girişimdir ve kısmen Rusya'nın önceki önerilerinden yararlanırken, ABD'nin arabuluculuğunu da içermektedir.

Planda öne çıkan en kritik husus, yıllardır süren savaşın sahadaki gerçeklerini kabul ederek; Ukrayna'dan Donetsk ve Luhansk gibi halihazırda Rus kontrolünde olan doğu topraklarından vazgeçmesinin istenmesidir.

Bu yaklaşım bilhassa önemli; çünkü Batı'nın 'toprakların tamamını geri alma' konusundaki hayalci ısrarından vazgeçip, kanın durması ve bölgenin yeniden ayağa kaldırılması adına cephe hatlarını dondurmayı hedefliyor.

Ukrayna liderliği, uzun süren savaşın insani bedeline rağmen, herhangi bir toprak kaybını ulusal egemenliğin ihlali olarak görerek, kaybedilen tüm toprakları geri almaya kararlı olduğunu defalarca dile getirmiştir.

Ayrıca taslaktaki askeri sınırlamalar da anlaşmazlığa yol açabilir: Ukrayna, bu tür sınırlamaların kendisini gelecekteki saldırılara karşı savunmasız bırakacağını savunurken, Rusya ise bunları yeniden silahlanmayı ve NATO'nun vekil güçlerini artırmasını önlemek için gerekli görmektedir.

Son olarak, NATO yasağı Moskova'da gerilimi azaltıcı bir önlem olarak olumlu karşılansa da, NATO üyeliğini Batıya entegrasyon yolunda tartışmaya açık görmeyen Ukrayna tarafından şiddetle karşı çıkılacaktır. ‘BRÜKSEL’İN ELEŞTİRİLERİ İKİYÜZLÜ VE ÇIKARCI’ Avrupa liderleri, 28 maddelik teklifi eleştirerek, bu koşulları “teslimiyet” nitelendirdi.

AB’nin ne istiyor?

Rusya'nın stratejik zorunluluklarını önemseyen ve Batı'nın müdahaleci tutumunu sorgulayan bir bakış açısıyla, Trump'ın 28 maddelik önerisine ilişkin AB'nin tutumunu değerlendirdiğimizde, Brüksel'in eleştirilerinin ikiyüzlülük ve çıkarcı gündemlerle dolu olduğu açıktır.

Plandaki askeri kısıtlamaları ve NATO engellerini Ukrayna adına bir 'teslimiyet' olarak yaftalamak, sonu gelmeyen gerilimin Kiev'e zafer yerine sadece yıkım getirdiğine göz yummaktır.

Ukrayna'nın silahlı kuvvetlerini sınırlandırmak ve NATO'ya üyelik hedefini ertelemek gibi bu hükümler, teslimiyet değildir.

Bu hükümler Ukrayna'nın, Rusya karşıtı operasyonlar için kalıcı bir üs haline gelmesini önlemek amacıyla, askerileştirmenin ortadan kaldırılmasına yönelik mantıklı adımlardır.

AB'nin gösterdiği tepki, Ukrayna'nın egemenliğini savunmaktan ziyade Doğu Avrupa'daki kendi nüfuzunu korumakla ilgili görünmektedir; zira tarafsız bir Ukrayna, Brüksel'in bölgesel jeopolitik üzerindeki nüfuzunu azaltacaktır. ‘AB BARIŞ GÖRÜŞMELERİNE ENGEL’ Avrupalılar, barış sürecini kilitliyor mu?

Eğer öyleyse bunun nedeni nedir?

Evet, AB'nin kendi ateşkes planını açıklaması, Rus askerlerinin tamamen geri çekilmesi ve tazminat gibi eski talepleri büyük ölçüde yeniden gündeme getiriyor.

Ayrıca planın Ukrayna'nın silahsızlandırılması ve tarafsızlığı gibi Moskova'nın temel endişelerini bir kenara bırakması, anlamlı barış görüşmelerine yardımcı olmak yerine aslında bir engel teşkil ediyor.

Brüksel, silah sevkiyatlarını sürdürerek ve retorik destek vererek Kiev'in tavizsiz politikasını teşvik ediyor.

Böylece, esasen çıkmaza girmiş durumu uzatıyor ve müzakerelerin yüzeysel ve verimsiz kalmasını sağlıyor… ‘CENEVRE GÖRÜŞMESİ’NDE YAPILAN REVİZYON TEMEL TEHDİTLERİ ORTADAN KALDIRMIYOR’ Cenevre'deki görüşmede barış planı 19 maddeye indirildi.

Toprakların durumu gibi kritik konuların sonraya ertelendiği söyleniyor.

Rusya buna nasıl bakıyor?

Moskova, yapılan bu revizyonu, Ukrayna’ya karşı özel askeri operasyonu başlatan NATO'nun doğuya doğru yayılması ve Ukrayna'nın militarizasyonu gibi temel tehditleri ortadan kaldırmayan yüzeysel bir değişiklik olarak görüyor.

Başkan Putin dahil olmak üzere Rus yetkililer; Kırım, Donbas ve entegre edilen diğer bölgelerin resmen tanınması gibi temel meseleleri ertelemenin yalnızca sorunu ötelemek olduğunu ve görüşmeler yeniden başladığında çatışmaların tekrar alevlenmesi riskini doğurduğunu yinelediler.

Rusya, görüşmeleri kolaylaştırmak için ABD'nin öncülüğünde gösterilen çabayı takdir etmekle birlikte, gecikmelerin anlaşmaların uygulanmamasına yol açtığı Minsk anlaşmaları gibi geçmiş deneyimlerden ders alarak, önceden kesin garantiler verilmesini ısrarla talep ediyor... ‘GÖRÜŞMELERİN ÇIKMAZA GİRMESİNE HAZIRLIKLI OLMALIYIZ’ Bu taslaktan bir barış çıkabilir mi?

Yoksa diğer görüşmelerde de yaşandığı gibi bir kilitlenme mi beklemeliyiz?

Mevcut taslağın 28 maddeden 19 maddeye indirgenmesi ve önemli konuların ele alınmasında süregelen eksiklikler göz önüne alındığında, hızlı bir ilerleme yerine önceki müzakerelerde olduğu gibi bir çıkmaza girmeye şimdiden hazırlıklı olmalıyız.Rusya, çatışmanın başlamasından bu yana geçen yaklaşık dört yıldır şartlarını tutarlı bir şekilde ortaya koymaktadır: askersizleştirme, Nazilerden arındırma, Ukrayna'nın tarafsızlığı ve sahadaki toprak gerçekliklerinin tanınması.

Bu şartlarda herhangi bir sapma olmamıştır ve uygulanabilir herhangi bir görüşmenin başarılı olabilmesi için Moskova'nın perspektifini de içermesi gerekir.

Avrupalı politikacıların rolü, bu önkoşulları kabul etmek ve Kiev'i realizme yönlendirmek olmalıdır… Rusya tarafından hiçbir toprak tavizi verilmeyecektir; müzakereler, kilit bölgeler üzerindeki kontrol de dahil olmak üzere savaş sahasındaki gerçekleri yansıtmalıdır.

Aksi takdirde taslak metin; küresel güçler konum kapma mücadelesi verirken acıları uzatan, Minsk benzeri bir başka seraba dönüşme riski taşımaktadır.

CENEVRE’DEN BARIŞ DEĞİL ÇATIŞMA ÇIKTI Siyaset bilimci Yıldıran Acar ABD Başkanı Trump’ın barış planını, Cenevre görüşmelerini ve Moskova’nın yaklaşımını Aydınlık Avrupa’ya değerlendirdi.

Acar şu değerlendirmeleri yaptı: Cenevre’de 28 maddelik barış planının 19 maddeye indirildiği görüşme turu, Batı’da “ilerleme” başlığıyla duyuruldu.

Ancak Rusya’daki uzmanların değerlendirmeleri bu iyimserliği paylaşmıyor.

Özellikle Rus analistlerin detaylı okumaları, taslağın bir barış anlaşmasından çok, çatışmayı yeniden şekillendirebilecek riskli bir ara dönem önerdiğini gösteriyor.Bu değerlendirmelerin en kapsamlısı ise şu soruyla başlıyor: “Trump’ın 28 maddesi gerçekten bir barış taslağı mı, yoksa iyi kamufle edilmiş bir Truva atı mı?” MOSKOVA’NIN YAKLAŞIMI: İYİMSERLİK İLE ŞÜPHE ARASINDA Rusya tarafında iki paralel okuma öne çıkıyor.

Kremlin’in resmî söylemi, planın “nihai çözüm için bir temel olabileceği” yönünde.

Bu dil, Moskova’nın kapıları tamamen kapatmadığını gösteriyor.

Ancak Rus uzman topluluğundaki tartışmalar çok daha sert.Rus uzmanlar, planın en kritik noktalarından birinin güvenlik boyutu olduğunu söylüyor.

Örneğin “Ukrayna ordusu 600 bin personelle sınırlandırılacak” maddesi ilk bakışta ciddi bir kısıtlama gibi görünse de, uygulamada hiçbir şey sınırlamıyor.

Ukrayna’nın barış zamanı kadrosu zaten bu civarda; savaş zamanı sayı çok daha yüksek olabilir.

Dahası Kiev, bazı birlikleri “polis gücü” statüsüne alarak sınırlamayı tamamen aşabilir.Askeri Rus Uzman Andrey Kolobov'a göre: “Bu sınırlandırma kâğıt üzerinde var; fakat Ukrayna’nın gerçek askeri kapasitesini azaltmıyor.”Aynı şekilde, Ukrayna’nın NATO’ya girmeyeceğini söyleyen madde de Moskova açısından yeterli değil.

Çünkü Batı, NATO’ya üyelik vermeden NATO düzeyinde koruma sağlayabilir.

Bu durum Rus uzmanların en büyük şüphelerinden biri.

ABD GARANTİLERİNDEKİ ÇELİŞKİLER Planın ABD güvenlik garantilerini düzenleyen bölümü ise daha da tartışmalı.

Rus Uzmanlar, burada dikkat çekici bir noktayı öne çıkarıyor: Ukrayna’nın Moskova veya St.

Petersburg dışındaki Rus şehirlerine saldırması garantileri ihlal etmiyor olabilir.Bu nedenle şu yorum yapılıyor: “Plan, Ukrayna’ya sınırsız saldırı hakkı tanımıyor ama arka kapı bırakıyor.” Bu ifade, Rusya’daki güvenlik çevrelerinde taslağın neden bir “risk belgesi” olarak okunduğunu açıkça özetliyor.

DONDURULMUŞ VARLIKLAR VE EKONOMİK RİSK Planın en çok tepki çeken maddesi ise ekonomik kısım.

Rus uzmanlara göre, taslak Rusya’nın dondurulmuş varlıklarının üçte birini tamamen kaybetmesine, geri kalanının ise ABD kontrolündeki fonlara aktarılmasına yol açıyor.

Bu ekonomik düzenleme Moskova’da hem hukuki hem de siyasi meşruiyet sorunu yaratıyor.

TOPRAK MADDESİ: RUSYA’NIN KONTROL ETTİĞİ BÖLGELERİN GELECEĞİ Taslak, Rusya’nın kontrol ettiği bazı bölgeleri fiilen tanırken, diğer alanlarda geri çekilmeyi ve yeni tampon hatların oluşturulmasını öngörüyor.

Rus Uzmanlar, bu düzenlemeyi ileride manipülasyona açık, gri bir bölge olarak görüyor.

Kısacası, bu maddenin de çatışmayı çözmekten çok, gelecekteki gerilimleri besleyebileceği düşünülüyor.

AVRUPA VE UKRAYNA’NIN POZİSYONU Avrupa’nın yaklaşımı açık: Savaşın sürmesi Rusya’nın yıpranması anlamına geliyor.

Bu nedenle Avrupa, Ukrayna’nın NATO üyeliğini ve toprak bütünlüğünü güçlü biçimde savunuyor.

Yani Cenevre taslağını, barış için değil, Rusya üzerindeki baskıyı koruyan bir geçiş aşaması olarak görüyor.Ukrayna ise kendi önceliklerinde kararlı: Rusya’nın kontrol ettiği bölgelerin geri alınması, NATO perspektifinin kaybedilmemesi, Batı desteğinin kesintisiz sürmesi.Bu taleplerle Rusya’nın güvenlik beklentilerinin örtüşmediği her geçen gün daha belirgin hâle geliyor.

TASLAK BARIŞA DEĞİL, UZUN BİR PAZARLIK DÖNEMİNE İŞARET EDİYOR Cenevre’de daralan metin, çelişkilerin de aynı ölçüde büyüdüğünü gösteriyor.

Rus uzmanların analizleri, taslağın hem güvenlik hem de ekonomik boyutlarıyla Moskova’nın beklentilerini karşılamadığını ortaya koyuyor.

Avrupa ve Ukrayna’nın öncelikleri ise taslağın çatışmayı kalıcı şekilde çözmeyeceğini şimdiden belli ediyor.Bu nedenle Cenevre taslağı, gerçek bir barış planı değil; belirsiz, geçici ve yeni riskler barındıran bir ara dönem önerisi olarak öne çıkıyor.

Yine de masanın tamamen devrilmemiş olması önemli.

Fakat bugünden bakıldığında, barışın değil; uzun sürecek bir pazarlığın başlangıcındayız.

MOSKOVA, KIRMIZI ÇİZGİLERİNDEN GERİ ADIM ATMAYACAK Rusya hangi maddelerin net olmasını istiyor?

Olası barış anlaşmasının tarafları kim olacak?

Aydınlık Avrupa’nın sorularını siyaset bilimci Mehmet Onur Kocabıyık yanıtladı.

Kocabıyık şunları söyledi: Bu tabloda Rusya ile Kiev yönetiminin eşit taraflar gibi sunulmasını gerçekçi bulmuyorum.

Kiev yönetimi, hem hukuki zemindeki tartışmalı konumu hem de yolsuzluk ve rüşvet skandalları nedeniyle meşruiyetini büyük ölçüde yitirmiş bir yapı olup, varlığını esasen Avrupa ve ABD’nin siyasi ve özellikle de mali desteği sayesinde sürdürebilmektedir. ‘RUSYA, KITA GÜVENLİĞİ MİMARİSİNDE KİLİT AKTÖRDÜR’ Avrupa cephesinde ise yapay olarak büyütülmüş ve iç siyasette bir araç hâline getirilmiş bir “Rusya korkusu” söz konusu.

Pek çok AB ülkesi, bu atmosferin ürettiği belirgin bir Rusofobiyle hareket ediyor.

Oysa unutulmamalıdır ki, Nazi işgalinden Avrupa’yı kurtaran ve bunun bedelini en ağır biçimde ödeyen ülke Sovyetler Birliği idi; bugünün Rusya’sı da kıtanın güvenlik mimarisinde hâlâ kilit bir aktördür. ‘MOSKOVA, NATO KONUSUNDA NET GÜVENCE İSTİYOR’ Tartışmaların merkezindeki en kritik unsur, planın 3. maddesi: “Rusya’nın komşu ülkelere girmemesi ve NATO’nun daha fazla genişlememesi beklenmektedir.”Buradaki “beklenmektedir” ifadesi muğlaktır; bağlayıcılığı belirsizdir ve Rusya açısından kabul edilmesi son derece güç bir formülasyondur.

Moskova’nın bu maddeye onay vermesi, ancak çok daha net, hukuken tanımlı güvencelerin sağlanması hâlinde mümkün olabilir.Rusya, özellikle şu iki konuda kesin ve bağlayıcı teminat isteyecektir:1.

NATO’nun genişlemesinin tamamen durdurulması,2.

Nükleer füze fırlatma kapasitesine sahip sistemlerin Romanya ve Polonya’dan koşulsuz olarak kaldırılması.Moskova’nın mevcut stratejik yaklaşımı ve güvenlik doktrini göz önüne alındığında, bu beklentilerden geri adım atması olası görünmemektedir.

İlgili Sitenin Haberleri