Haber Detayı
Eğitim değil beka sorunu
Eğitim değil beka sorunu
Çocuğu lise çağına gelen herkesin LGS (Liselere Geçiş Sistemi) puanı listelerinden tanıdığı bir okuldur.
Menünün sağına, fiyatlara bakılıp pahalı yemeklerin merak edilmesi gibi özenilerek ismi okunur.
Geçen yaz örneğin, ajanslardan geçen bir haber şöyle hatırlanır. “LGS kapsamındaki merkezi sınavın yerleştirme sonuçlarına göre İstanbul Erkek Lisesi, 500 taban puanla kontenjanını kapatarak Türkiye çapında en yüksek puanla öğrenci alan lise oldu.” İstanbul, Cağaloğlu’nda tarihi bir binada, Anadolu Lisesi statüsünde eğitim verir.
Almanca dilini öğretmede iddialıdır.
Türk ve Alman müfredatlarının birleşiminden oluşan yüklü bir programı öğrencilerine uygular.
Alman lise tedrisatının “Abitur Diploması”nı edinme imkânı sunar.
Türkiye’nin en başarılı, en yarışmacı, en seçkin öğrencilerini barındırır.
Mezunlarının çoğu Almanya, Avusturya, İsviçre gibi ülkelerin üniversitelerine devam eder… SANSASYONLA ANILMAMALI Bir haftadır bambaşka bir sansasyonla çalkalanıyor bu lise.
Sansasyondaki detayları nesnel olarak ortaya çıkmadığı için vermeyeceğim.
Haberi olmayanlara konuyu kısacık ve “sosyal medya dedikodusu” olarak ileteceğim. 9. sınıfa giden öğrencilerden 7-8 kişilik bir grup erkek, kız öğrencilerle ilgili cinsel içerikli taciz ve mahremiyet ihlaline varan tavır ve davranışlar sergiliyor.
Bundan haberi olan 11. sınıftan başka bir grup erkek öğrenci, 9. sınıftaki gruba “cezalandırmak” amaçlı şiddet, darp ve zorbalık uyguluyor.
Darp edilen öğrencilerin velileri savcılığa suç duyurusunda bulunuyor.
Olay bir yandan resmî olarak kovuşturulurken diğer yandan medya aracılığıyla Türkiye’nin gündemine düşürülüyor.
İlgili ilgisiz herkes konuyu bir tarafından çekiştirmeye başlıyor.
Bir gazetemiz örneğin, olayı manşetten “Elit Okulda Skandal” başlığıyla veriyor.
Normal okul olsa normal disiplin kuralları ve adli prosedürlerle hallolacak konu, okul “elit” diye manşete ve “skandal” olarak çıkartılıyor. 140 yıllık tarihiyle koca lise, itibar suikastına uğratılmaktan çekinilmiyor.
Bazı “kadın hakkı” koruyucuları konuyu kadına taciz ve şiddet yönünden ele alıp “kız kardeşlerimizi yedirmeyiz” yaygarası koparıyor, yangına körükle gidiyor.
Olaydaki akran zorbalığına dikkat çekenler, haklı olmakla birlikte, bütünü ıskaladıkları için yetersiz değerlendirmiş oluyor.
Ahlaki çöküntüden, sosyal çürümüşlükten dem vuranlar şikâyet ettikleri çürümüşlüğe sosyal medyadan yaydıkları dezenformasyonla kendileri de katkıda bulunuyor.
Konu hassas, iddialar hassas, olayın kahramanları hassas, okul hassas, buna karşılık yaratılan dezenformasyonun hoyratlığına hiçbir önlem alınmıyor.
Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’miz var, bilmiyorum ne yapıyor!
TEHLİKENİN FARKINDA MISINIZ?
Bir süredir, bu ve benzeri seçkin okullardaki öğrencilerin, gene sosyal medya üzerinden yayılan videolarında, yükseköğrenim için tamamen yurt dışındaki üniversiteleri tercih edecekleri gösteriliyor.
Beyin göçünün korkunçluğu karşısında nutkumuz tutuluyor, içimiz eziliyor.
Tehlikenin farkında olanlar, bu tür medya faaliyetlerinin arkasında yabancı istihbarat örgütlerinin olabileceğini bile işaret ediyor.
Belli amaçlar için yönlendirilen algılarla seçkin öğrencilerin ülkelerinden kaçmasının, nefret etmesinin sağlanabileceğini anlatıyorlar.
Böylesi seçkin okulların, büyük emekler ve fedakârlıklarla bu okulları kazanan öğrencilerin başka ülkelerde olsa, nasıl el üstünde tutulacağı, üzerlerine nasıl titreneceği aşikârken ülkemizdeki bu hoyratlığa akıl sır ermiyor.
Burada konuştuğumuz ne bir disiplin ne kadına taciz ne zorbalık ne yozlaşma ne de millî eğitim sorunudur.
Sorun bunların ötesindedir.
Ülkemizin bekası da istikbali de umutları da bu gençlerin elindedir.
Gençlerimize de ülkemize de yazık etmeye hakkımız ve lüksümüz yoktur.