Haber Detayı
Hiç piyasaya sürülmedi: BMW’nin 30 yıl önce tasarladığı gizli model ZBF 7er
Bugün yollarda gördüğümüz dev ızgaralı ve kameralı aynalı modellerin aslında 1996 yılında el işçiliğiyle üretilen bir prototipin kopyası olduğunu biliyor muydunuz? BMW ZBF 7er, otomotiv dünyasının bugünkü teknolojisini on yıllar öncesinden nasıl gördü?
Alman otomobil devi BMW’nin bugün çok tartışılan devasa böbrek ızgaraları, aslında sandığımızdan çok daha eski bir geçmişe dayanıyor. 1998 yılında Rolls-Royce’u bünyesine katmadan önce kendi ultra lüks segmentini yaratmak isteyen marka, 90’lı yılların ortasında "geleceğin BMW ailesi" (Zukunftige BMW Familie) anlamına gelen ZBF projesiyle otomobil dünyasının sınırlarını zorladı.
Steve Saxty’nin "BMW Art by Design" kitabıyla gün yüzüne çıkan bu hikaye, markanın modern tasarım dilinin temellerinin aslında on yıllar önce atıldığını kanıtlıyor.Ünlü tasarımcı Joji Nagashima tarafından hayata geçirilen ZBF konsepti, sadece yeni bir model üretme çabası değildi.
Bu çalışma, BMW’nin tüm ürün gamının gelecekte nasıl görüneceğine dair vizyoner bir arayış olarak şekillendi.
Geleneksel tasarım kalıplarının dışına çıkan Nagashima, yolcu kabinini genişletmek için kaputu kısa tutarken, ön tarafa oldukça ihtişamlı bir ızgara yerleştirdi.
İç mekan tasarımı ise dönemine göre o kadar ileri seviyedeydi ki, araç sadece bir 7 serisi halefi değil, hayali bir "9 serisi" olarak görülmeye başlandı.Bu cesur tasarım, başlangıçta sadece görsel bir konsept olarak ortaya çıksa da, projenin iddialı yapısı kısa sürede gerçeğe dönüştü. 1996 yılında BMW, ZBF’nin tamamen çalışan bir prototipini inşa etti.
O dönem markanın Ar-Ge departmanının başında olan Wolfgang Reitzle, ortaya çıkan sonuçtan o kadar etkilendi ki, bu fütüristik otomobili bizzat kullanarak golf kulübüne gitmek istediğini dile getirdi.
Aracın yollardaki varlığı, BMW içindeki lüks anlayışının ne kadar köklü bir değişim geçirdiğinin en somut kanıtı haline geldi.1996 yılında tamamen el işçiliğiyle üretilen bu araç, o dönemdeki klasik üretim yöntemlerini geleceğin fütüristik çizgileriyle birleştiriyor.
Gövde panelleri, geleneksel karoser ustalığının en güzel örneklerinden biri olarak alüminyumun elle şekillendirilmesiyle hayat buldu.
Aracın tekerlekleri bile dönemin standartlarının çok ötesindeydi.
Nagashima, o yıllarda piyasada bulunan en büyük lastiğin 19 inç olduğunu, ancak konseptin ihtişamı için daha büyüğüne ihtiyaç duyduklarını söylüyor.
Bu sorunu çözmek için Dunlop tarafından özel olarak üretilen lastikler kullanıldı ve üzerindeki diş desenleri bizzat Nagashima tarafından elle oyularak tasarlandı.ZBF 7er, sadece dış görünüşüyle değil, kabin içindeki donanımlarıyla da zaman yolculuğu yapmış gibi görünüyor.
Bugün neredeyse her BMW modelinde bulunan iDrive kontrol düğmesinin ilk örneklerinden biri bu araçta yer alıyor.
Arka koltuktaki yolcular için entegre dizüstü bilgisayarlar ve dikiz aynaları yerine kullanılan kameralar, 1996 yılı için hayal edilmesi güç detaylar arasındaydı.
Kameralı ayna sistemi otomotiv dünyasında ancak son yıllarda seri üretime geçebildi.ZBF konseptinin en dikkat çekici yanı, şüphesiz bugün yeni nesil M3, M4 ve elektrikli iX modellerinde de gördüğümüz dikey ve devasa böbrek ızgaralarıydı.
V12 armasıyla süslenen bu ızgara, BMW henüz Rolls-Royce’u satın almamışken bile markaya o klasik ve ağırbaşlı lüks havasını kazandırmıştı.
Far tasarımında kullanılan iri yuvarlak hatlar her ne kadar nostaljik bir esinti sunsa da dikey ızgara tercihi, BMW’nin tasarımda devrim yapma isteğinin 25 yıl öncesine uzandığını gösteriyor.
Bugün "radikal" olarak adlandırılan trendlerin aslında markanın tozlu arşivlerinde uzun süredir beklediğini anlamak, otomotiv tarihinin ne kadar döngüsel olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.