Haber Detayı

Odak Akdeniz tek çözüm TRÇİ
Gündem aydinlik.com.tr
31/12/2025 00:00 (2 saat önce)

Odak Akdeniz tek çözüm TRÇİ

2025, Türkiye için diplomatik başlıkların konuşulduğu bir yıl olmadı. Suriye’de entegrasyonun kilitlenmesi, ABD ve İsrail’in SDG’ye desteği, DEAŞ tehdidinin hortlatılması, Karadeniz ve Doğu Akdeniz’de artan riskler, Ankara’nın gündemine, Vatan Partisi’nin 30 yıldır savunduğu TRÇİ ittifakını getirdi.

2025 yılı, Türkiye açısından yalnızca dış politika başlıklarının yoğunlaştığı bir takvim değil; güvenlik, diplomasi ve sahadaki fiilî gelişmelerin tek bir denklemde birleştiği bir eşik yıl olarak kayda geçti.

Suriye, Doğu Akdeniz ve Ege’de, hatta Afrika’da yükselen tehditler, Vatan Partisi’nin tek cephe yaklaşımını bir kez daha doğruladı.

Yılın başından itibaren Suriye sahasında öne çıkan ana başlık “entegrasyon” söylemi oldu.

Şam’da Ahmed Şara yönetiminin uluslararası meşruiyet arayışı sürerken, terör örgütü SDG’nin Suriye Ordusu’na entegrasyonu hem Türkiye’nin hem de bölgenin temel güvenlik meselesi hâline geldi.

Ancak süreç ilerledikçe entegrasyon başlığı, sahada karşılığı olmayan bir diplomatik kavrama dönüştü.

Mart ayında ilan edilen ve 10 Mart Mutabakatı olarak kayda geçen uzlaşma, büyük ölçüde kâğıt üzerinde kaldı.

Kritik altyapı noktalarının devri gerçekleşmedi, SDG askerî ve idari kontrolü bırakmadı.

Bu tablo yıl boyunca sahadaki gelişmelerle defalarca test edildi.

Rakka’da zorla alıkoyma operasyonları, genç nüfusun toplu şekilde silah altına alınması ve Tişrin Barajı çevresinde süren çatışmalar, entegrasyon söylemi ile fiilî durum arasındaki makasın giderek açıldığını gösterdi.

Yılın son gününe gelinmesine rağmen bölgede çatışmaların sürmesi, sürecin fiilen kilitlendiğini ortaya koydu.

ABD YIL BOYUNCA SİLAH YIĞDI ABD’nin Suriye’den çekilme yönündeki açıklamaları 2025 boyunca sahada karşılık bulmadı.

Aksine Washington, kuzeydoğu Suriye’deki askerî varlığını tahkim etti.

Yıl içinde yüzlerce tır askeri malzeme bölgeye sevk edildi; üs altyapıları güçlendirildi, eğitim ve maaş kalemleri genişletildi.

Bu tablo, ABD Yönetimi’nin Kongre’ye sunduğu 2026 mali yılı bütçesiyle de teyit edildi.

Suriye’deki “ortak güçlere” ayrılan kaynağın 130 milyon dolar olarak açıklanması, çekilme söyleminin pratikte karşılık bulmadığını gösterdi.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) yıl boyunca SDG ile ortak faaliyetlerini sürdürdü.

Haseke ve çevresinde yapılan çalışmalarda radar ve İHA tespit senaryoları öne çıktı.

Aynı dönemde Tanf Üssü yeniden hareketlendi.

Tüm bu adımlar, Washington’un sahadaki varlığını geçici değil, sürdürülebilir bir yapı olarak kurguladığını ortaya koydu.

DEAŞ HORTLADI ABD’nin “DEAŞ’la mücadele” gerekçesiyle sürdürdüğü bu yapı, yıl ilerledikçe ters bir tabloyu da beraberinde getirdi.

DEAŞ tehdidi, yalnızca Suriye içinde değil, Türkiye’nin iç güvenliğini doğrudan etkileyen bir başlık olarak yeniden gündeme geldi.

Önceki gün Yalova’da yaşanan saldırı bu açıdan kritik bir kırılma noktası oldu.

Saldırganların SDG kontrolündeki El Hol Kampı’ndan Türkiye’ye sızdığının ortaya çıkması, sahadaki güvenlik boşluğunun doğrudan Türkiye’ye yansıdığını gösterdi.

KARADENİZ HAREKETLİYDİ Türkiye açısından 2025, yalnızca kara sınırları üzerinden yürüyen bir güvenlik yılı da olmadı.

Karadeniz ve Doğu Akdeniz’de Türk bayraklı gemilere yönelik saldırılar, deniz güvenliğini yeniden öncelikli bir başlık hâline getirdi.

Aynı dönemde Türkiye hava sahasına yönelik insansız hava aracı ihlalleri yaşandı.

Bu gelişmeler, güvenliğin yalnızca fiziki sınırlarla sınırlı olmadığını ortaya koydu.

Libya dosyası da bu tabloya eklendi.

Libya ile deniz yetki alanları ve askerî işbirliği, Ankara’nın Doğu Akdeniz stratejisinin temel ayaklarından biri olmayı sürdürürken, Libya heyetini taşıyan uçağın Haymana yakınlarında düşmesi şüphe yarattı.

Olayın nedeni netleşmemiş olsa da zamanlaması, bölgesel başlıkların ne kadar iç içe geçtiğini gösterdi.

ŞER İTTİFAKINA ÖNEMLİ BİR YANIT Doğu Akdeniz’de enerji eksenli rekabet yıl boyunca hız kesmedi.

Yunanistan, Güney Kıbrıs ve İsrail hattında atılan adımlara karşı Ankara, Libya ve Suriye üzerinden yeni hamleler geliştirdi.

Enerji Bakanlığının Suriye açıklarında sismik araştırmaları kapsayan bir anlaşmanın 2026’da gündeme geleceğini açıklaması, yeni safhanın işareti oldu. 2025 aynı zamanda Türkiye’nin diplomatik manevra alanını genişletmeye çalıştığı bir yıl olarak kayda geçti.

Ankara–Erivan hattında diplomatik, hizmet ve hususi pasaportlara yönelik vize kolaylığı kararı, Güney Kafkasya’da kontrollü normalleşme arayışının sürdüğünü gösterdi.

BATI MERKEZLİ DENGEDEN ÇOK KUTUPLU ARAYIŞA 2025, Türkiye açısından yalnızca çevresindeki tehditlerin arttığı bir yıl değil; aynı zamanda bu tehditlere hangi stratejik çerçeveyle yanıt verileceğinin de yeniden tartışıldığı bir dönem oldu.

ABD ve İsrail’in Suriye, Doğu Akdeniz ve Irak hattında artan askerî ve siyasî baskısı, Ankara’yı yalnızca taktik değil, stratejik düzeyde de pozisyon almaya zorladı.

Bu çerçevede AK Parti’nin iktidar ortağı Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Türkiye–Çin–Rusya” eksenli işbirliği çıkışı, iç politik bir çıkıştan çok daha fazlası olarak dikkat çekti.

Bahçeli’nin, ABD merkezli güvenlik mimarisine açık itiraz içeren bu yaklaşımı, Türkiye’de güvenlik bürokrasisi ve stratejik çevrelerde yürüyen daha geniş bir tartışmanın siyasal alandaki yansıması olarak değerlendirildi. 2025 boyunca Suriye’de ABD destekli SDG yapısının oyalama stratejisi, El Hol Kampı kaynaklı DEAŞ tehdidinin Türkiye’ye taşması, Doğu Akdeniz’de Yunanistan–GKRY–İsrail hattında artan askerî yığınak ve Libya dosyasındaki belirsizlikler, bu arayışı besleyen başlıca faktörler oldu.

ALMANAK - OCAK Yeni yıl, Suriye’de eski düzenin yıkıntılarıyla başladı.

Şam’da Ahmed Şara yönetimi uluslararası meşruiyet arayışına girerken, kuzeydoğuda SDG’nin entegrasyonu meselesi Ankara’nın güvenlik gündeminin baş sırasına yerleşti. - ŞUBAT Suriye’de “entegrasyon” kavramı masada kaldı, sahada karşılık bulmadı.

SDG’nin idari ve askerî talepleri Şam’la gerilimi tırmandırırken Türkiye, sınır hattında askerî hareketlilik sinyalleri vermeye başladı. - MART Yeni Suriye Hükûmeti’nin lideri Ahmed Şara ile terör örgütü PYD/ SDG’nin elebaşı Mazlum Abdi arasında Şam’da 8 maddelik 10 Mart Mutabakatı imzalandı. - NİSAN ABD’nin Suriye’den çekilme söylemi fiiliyatta karşılık bulmadı.

Lojistik sevkiyatlar sürdü, CENTCOM temasları arttı.

Suriye’nin güneydoğusundaki Tanf Üssü yeniden hareketlendi. - MAYIS Doğu Akdeniz’de enerji başlığı yeniden ısındı.

Yunanistan ve GKRY, ABD ve İsrail destekli silahlanma ve enerji hamleleriyle alan açarken, Türkiye-Libya hattı Ankara’nın stratejik yanıtı olarak öne çıktı. - HAZİRAN İsrail’in Suriye’nin güneyindeki askerî faaliyetleri yoğunlaştı.

Golan ve çevresinde işgal genişlerken, Şam Yönetimi 1974 Ayrışma Anlaşması’nı yeniden gündeme taşıdı. - TEMMUZ Süveyda krizi patlak verdi.

İsrail ve SDG’nin desteğini alan Dürzi ayrılıkçı gruplar Suriye’nin güneyini yeni bir kırılma alanına dönüştürdü.

Şam, “tek devlet” vurgusunu sertleştirdi. - AĞUSTOS Ahmed Şara, İbrahim Anlaşmaları’nı açıkça reddetti.

İsrail’le olası bir güvenlik düzenlemesinin ancak 1974 çerçevesinde olabileceğini ilan etti. “Suriye birleşik kalacak!” mesajı verdi. - EYLÜL ABD’nin 2026 Bütçesi açıklandı.

SDG’ye ayrılan kaynaklar, çekilme değil yeniden yapılandırma stratejisini gösterdi.

Aynı dönemde Güney Kıbrıs, Yunanistan ve İsrail hattında silahlanma ve üslenme adımları hızlandı. - EKİM Rakka’da SDG’nin zorla alıkoyma operasyonları başladı.

Gençlerin toplanması, olası askerî operasyonlarda insan kalkanı endişelerini doğurdu.

Halep–Tişrin hattında çatışma ihtimali somutlaştı. - KASIM Karadeniz’de Türk MEB’inde ticari gemilere yönelik saldırılar ve tacizler yaşandı.

Olaylar, Türkiye’nin deniz güvenliğini ve Karadeniz’deki seyrüsefer emniyetini doğrudan gündeme taşıdı.

Ankara, deniz yetki alanları ve ticaret hatları açısından risklerin büyüdüğünü vurguladı.

Karadeniz’de Türk bayraklı ticari gemilere yönelik saldırılar ve tacizler yaşandı.

Olaylar, Türkiye’nin deniz güvenliğini ve Karadeniz’deki seyrüsefer emniyetini doğrudan gündeme taşıdı.

Ankara, deniz yetki alanları ve ticaret hatları açısından risklerin büyüdüğünü vurguladı.

Aynı ay içinde Gürcistan’da Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait askerî kargo uçağının düşmesi sonucu 20 askerimiz şehit oldu.

Kazanın nedeni ve uçuşun mahiyeti kamuoyunda tartışılırken, Türkiye’nin askerî ve lojistik angajmanlarının artık doğrudan risk üreten bir aşamaya geçtiği değerlendirildi. - ARALIK Yıl kapanırken Suriye dosyasında takvim daraldı. 10 Mart’ta atılan 8 maddelik uzlaşma kâğıt üzerinde kaldı.

SDG hiçbir adım atmadı.

Bu ay içinde Türkiye sınırına yönelik üst üste İHA ihlalleri yaşandı; hava egemenliği ve angajman kuralları yeniden tartışma konusu oldu.

Aynı dönemde Libya heyetini taşıyan uçağın Haymana yakınlarında düşmesi, Türkiye’nin bölgesel angajmanlarının artık doğrudan risk üreten bir aşamaya geçtiğini gösterdi.

Karadeniz, Doğu Akdeniz, Suriye ve Irak başlıkları Ankara için tek bir güvenlik denkleminde birleşti. 

İlgili Sitenin Haberleri