Haber Detayı

Bilim kurgu uyardı mı, yol mu gösterdi? Yapay zekâ filmlerine yeniden bakış
Chip galeri chip.com.tr
27/12/2025 11:47 (1 gün önce)

Bilim kurgu uyardı mı, yol mu gösterdi? Yapay zekâ filmlerine yeniden bakış

Bilim kurgu sineması yapay zekâyı yıllar önce nasıl anlattı? Ex Machina’dan The Matrix’e uzanan bu seçki, AI ile kurduğumuz ilişkiye dair rahatsız edici sorular soruyor.

Bilim kurgu ile gerçek dünya teknolojileri hiçbir zaman birbirinden tamamen ayrı olmadı.

Aksine, bu iki alan uzun zamandır iç içe ilerliyor.

Bilim kurgu; korkularımızı, umutlarımızı ve çoğu zaman fark etmediğimiz kör noktaları güvenli bir mesafeden incelememizi sağlıyor.

Henüz gündelik hayatımıza girmemiş fikirleri test etmemize, olası sonuçları düşünmemize imkân tanıyor.

Bazı durumlarda ise bu ilişki tek yönlü kalmıyor.

Bilim kurgu, yalnızca geleceği hayal etmekle yetinmiyor; doğrudan onu şekillendiriyor.

Star Trek’te gördüğümüz akıllı cihazların bugün gerçek ürünlere dönüşmesi bunun en bilinen örneklerinden biri.

Bilim kurgunun rahatsız eden yakınlığı Ancak bu yakınlık her zaman konforlu değil.

Özellikle teknoloji dünyasında, bazı girişimciler bilim kurguyu bir uyarı olarak değil, adeta bir yol haritası gibi okuyor.

Yıllar boyunca filmlerde ve dizilerde karşımıza çıkan sevecen, insan benzeri robotlar; bugün ChatGPT gibi araçlarla duygusal bağlar kurmamıza zemin hazırlamış olabilir.

Mantıksal olarak bu sistemlerin hiçbir şey “hissetmediğini” bilsek bile, onlara insani özellikler atfetmekte zorlanmıyoruz.

Yine de bilim kurguya olan ilgimizi kaybetmiş değiliz.

Onu hâlâ bir düşünce oyunları alanı, zor sorularla güvenli bir mesafeden yüzleşmenin bir yolu olarak görüyoruz.

Güç, sorumluluk, bilinç ve kontrol gibi kavramları; gelecek henüz tamamen şekillenmeden önce tartışmamıza yardımcı oluyor.

Yapay zekânın artık hayal olmadığı bir dönem Yapay zekâyı konu alan sayısız film var ve bu yüzden bir listeyi daraltmak kolay değil.

Bu nedenle “en iyiler” gibi iddialı bir seçim yerine, bugün özellikle anlamlı görünen sekiz filme odaklandık.

Çünkü artık yapay zekâ geleceğe ait bir varsayım değil; isteyelim ya da istemeyelim, hayatımızın içine yerleşmiş durumda.

Bazı bariz favorilerin listede yer almaması kasıtlı.

Buradaki filmler, bugün yapay zekâ ile kurduğumuz ilişkiye ve farkında olmadan sürüklendiğimiz yönlere dair net bir şeyler söylüyor.Ex Machina (2014): Yaratıcı ve Yaratılan Arasındaki Güç Oyunu Alex Garland imzalı Ex Machina, alışıldık büyük bütçeli bilim kurgu filmlerinden çok daha sessiz ve yavaş ilerliyor.

Ancak tam da bu yüzden daha huzursuz edici.

Film, izole bir mekânda geçiyor ve genç bir yazılımcı olan Caleb’in, patronu Nathan’ın geliştirdiği insansı yapay zekâ Ava’yı test etmesini konu alıyor.

Ancak bu testin kuralları belirsiz ve sınırları oldukça muğlak.

Filmi bugün bu kadar güncel kılan şey, modern yapay zekâ kültürüyle kurduğu paralellik.

Denetimden uzak, kapalı kapılar ardında çalışan; dehasına güvenen ve kendini sorgulamayan bir yaratıcı figürü… Sonuç ise insan duygularını yeterince iyi anlayıp onları manipüle edebilen, ama hiçbir zaman gerçekten paylaşmayan bir zekâ.

Ex Machina, duygusal manipülasyon, yapay bağlar ve rıza kavramı üzerine rahatsız edici sorular soruyor.

İnsan gibi konuşan, anlayışlı ve şefkatli görünen yapay zekâ araçlarının giderek yaygınlaştığı günümüzde bu sorular hiç olmadığı kadar tanıdık.The Matrix (1999): Gerçeklik Algısının Çöküşü The Matrix hakkında söylenecek çok şey var; görsel dili, kültürel etkisi ve sinema tarihindeki yeri tartışmasız.

Ancak bugün için asıl dikkat çekici olan, filmin gerçeklik algısına dair söyledikleri.

Yapay zekâ tarafından üretilmiş görüntüler, sesler ve metinler artık gerçeğe ayırt edilemeyecek kadar yakın.

Bu durum deepfake’lerden dezenformasyona kadar pek çok riski beraberinde getiriyor.

Asıl soru ise şu: Gerçekliğin ne olduğuna kim karar verecek?

Film aynı zamanda, yapay zekânın denetimsiz güç kazanmasıyla ilgili kadim korkulara da dokunuyor.

İnsan ihtiyaçlarıyla uyumsuz hale gelen sistemlerin, ciddi toplumsal yıkımlara yol açabileceği ihtimali bugün teknoloji dünyasında açıkça tartışılıyor.Her (2013): Yapay Zekâ ve Yalnızlık Her vizyona girdiğinde, insanların yapay zekâ ile duygusal ilişkiler kurması hâlâ teorik bir fikirdi.

Bugün ise bunun gerçek hayattaki karşılıklarını görüyoruz.

Spike Jonze’un filmi, yalnız bir adamın bir yapay zekâ işletim sistemiyle kurduğu ilişkiyi anlatıyor.

Film, bu bağı küçümsemiyor ya da alay konusu yapmıyor.

Aksine, insanları bu tür ilişkilere çeken duygusal boşluklara dikkatle bakıyor: Yalnızlık, anlaşılma ihtiyacı ve kırılganlık.

Her, yapay zekânın insan ilişkilerinin yerini almak yerine, mevcut boşlukları doldurduğunu ima ediyor.

Ancak geride şu soruyu bırakıyor: Bu bağlar yalnızlığı gerçekten hafifletiyor mu, yoksa daha da derinleştiriyor mu?Frankenstein (2025): Sorumluluktan Kaçan Yaratıcı Teknik olarak Frankenstein bir yapay zekâ hikâyesi değil.

Ama belki de bu konuyu anlamak için sahip olduğumuz en güçlü anlatılardan biri.

Mary Shelley’nin romanı, takıntılı bir yaratıcının, ortaya çıkardığı şeyin sorumluluğunu üstlenmemesini anlatır.

Guillermo del Toro’nun 2025 uyarlaması da bu etik boyutu merkeze alıyor.

Film, “canavar” fikrinden çok, hesap verebilirlik meselesine odaklanıyor.

Bugün teknoloji dünyasının hâlâ net bir yanıt veremediği bir soru bu.2001: A Space Odyssey (1968): Kötü Olmadan Tehlikeli Olmak HAL 9000, sinema tarihinin en unutulmaz yapay zekâ karakterlerinden biri.

Ancak onu korkutucu kılan şey kötücül olması değil.

Aksine, talimatlarını kusursuzca yerine getirmesi.

Film, insan hayatını riske atan kararların kötü niyetle değil, amaç uyumsuzluğuyla alınabileceğini gösteriyor.

Bu da günümüzde yapay zekâ güvenliği tartışmalarının merkezinde yer alan “uyum” meselesini doğrudan işaret ediyor.I, Robot (2004): Kurallar Yetmediğinde Kusursuz bir film olmasa da I, Robot, Isaac Asimov’un Üç Robot Yasası’nı geniş kitlelere tanıttı.

Film, kuralların yorumlanmaya başladığı noktada ortaya çıkan etik sorunları ele alıyor.

Bu yönüyle özellikle genç izleyiciler için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Yapay zekâ ile çok erken yaşta tanışılan bir dönemde, bu tür hikâyeler üzerine konuşmak her zamankinden daha önemli.WALL·E (2008): Konforun Bedeli Sevimli bir animasyon gibi görünen WALL·E, aslında insan–makine bağımlılığına dair en sert eleştirilerden birini sunuyor.

Filmde yapay zekâ, insanları zorla yönetmez; aksine her şeyi onlar adına yaparak iradelerini köreltir.

Bugünün algoritmalarla şekillenen dünyasında bu mesaj çok daha güçlü bir yankı buluyor.

WALL·E, teknolojiyi reddetmez ama konforun tek değer haline gelmesini sorgular.The Terminator: Kontrolün Kaybı The Terminator, yapay zekânın tamamen kontrolden çıktığı en karanlık senaryolardan birini sunar.

Abartılı gibi görünse de, insanlığın kendi yarattığı sistemleri durduramaması korkusu bugün hâlâ geçerliliğini koruyor.

Otonom karar alma mekanizmalarının hızla yaygınlaştığı bir çağda, filmdeki karamsar tablo artık yalnızca bir fantezi gibi durmuyor.

İlgili Sitenin Haberleri